25 Şubat 2014 Salı

Barbarlık Müzesi:((

Kıbrıs'ta, Lefkoşe'deki Barbarlık Müzesi'ni gezdim.
Rumlar, kirada oturan Alay Tabibi, eşi ve çocuklarını öldürüyorlar.
Hem de
Banyo ve Tuvaletler de
Ev Sahibi de dahil.
Olay çok acıklı.
Ama esas vurgusu şu;
Kimse suç teşkil eden emir vermemeli,
Bu emri alan da
Asla
Yerine getirmemeli:((

29 Ağustos 2012 Çarşamba

Rüstem Batum Show:))

Bizim zamanımızda,
Rüstem Batum Show vardı.

Talk-Show(Sohbet) programında ilklerdendi.
http://www.kimkimdir.gen.tr/kimkimdir.php?id=1318
Hanım dedi ki
Güneye gidelim, denize gireriz.
Valla dedim, Hanım, şu sıralar bize giren girene, bir de deniz girmesin.
Gel, Doğu Karadeniz ve Batum yapalım, hem yeşili hem de maviyi görelim.
Yola, ayıp değildir söylemesi, dünyanın en pahalı benzini ile çıktık.
Şimdi Devlet para ister.
Sen yakmasan,
Ben yakmasam,
Nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa.
Arabaya, baldan tatlı baldız ve de dünyalar güzeli Nergis, eşim ve ben çıktık.
19 Mayıs olsa idi mükemmel olurdu ama Samsun'a doğru yola çıktık.
Ayıp değildir söylemesi Samsun'da altı ay kalmışım ama biraz öküz gibi yaşamışım.
Burnumum dibini görememişim.
Aklıma takılan soru şu;
Şimdi olsa Atatürk nereden başlardı,
Vatan'ı kurtarmaya?
Ata'm,
Çiçek gibi açmıştı, kadınlarımızı.
Şimdi Atatürk'ü canından çok sevenler, kapatmaya çalışıyor
Ve şöyle açıklıyorlar;
Bireysel tercih.
Gerçi gazozun havası kaçmış bir kere.
Hani deseler,
Kardeşim, biz Atatürk ne yapmışsa tersini yapacağız.
O zaman öpüp başıma koyacağım.
Şimdi her şey sinsice.
İşin özü;
İdeolojik çatışmalar, samimi olur ki kalıcı olsun.
Gaydırı kubbak Eminemle kalıcı olmaz be bu işler.
Neyse lafı uzatmayalım,

Nergis Harikalar Diyarı'nda.
Memlekette Atatürk'ü sevdirilenler bir de nefret ettirilenler vardır.
Ya kardeşim,
Allah'ın verdiği akıl ile okuyun, araştırın, kendinizi O'un yerine koyun ve kendiniz karar verin.
Muhabbet kuşu gibi sizin beyine indirilen programlar dahiliannde aklınızı çalıştırmayın.
Atatürk; bir deccal, ya da beton Kemal kim öğretiyor?
Erkekçe çık meydana,
Ben buyum de, bunları savunuyorum, de.
Karşı görüşte olanlar da sizin tezleri çürütmeye çalışsın.
Atatürk bu Cumhuriyeti kurmuş mu?
Kurmuş.
O'nun sayesinde babadan oğula olmayacak şekilde birçok kişi ekmek yiyor mu?
Yiyor.
Osmanlı'ya bu kadar özlem var ise bulalım yedi göbek torunlarını, getirelim başımıza.
Şimdiki makamları işgal edenler, bırakabilecekler mi acaba?
İster adına, muhalif diyelim,
İster Atatürkçü.
Yalan yanlış, sahte delillerle,
İçeri atıyorsunuz da hepsini birden ne yapacaksınız?
Arkadan gelenler.
Sinsiliğe çare;
Herkes ben buyum demeli, birbirine saygı duymalı ve de anlamaya çalışmalı.


İşte Atatürk ve ekibi.Bandırma Vapur'unda.
İlginç olan bu Vapur'un orijinali yok.
Muhtemelen jilet oldu.
Nusret Mayın Gemisi orijinali de Tarsus'ta.
Çanakkale'deki çakma.
İşte Nergis.
Allah herkesin evladını, analı babalı ve de sağlık ve huzurlu büyütsün.

Samsun'da sahil yolunda yapılan çalışmalar ve de düzenlemeler başarılı.
Bunlardan en başarılısı da Fayton.
Çalıştıranlar da Roman.
Seyahat esnasında Roman Havası çalmazlar mı?
Ayılana gazoz, bayılana liman:)
İşte Atatürk'ün Samsun'a çıkış.
Samsun deyince aklıma balık geliyor.Balıkla yatıp balıkla kalkıyorlar.Balık üç tekerlekli mini arabalarla sokak aralarında bile satılıyor.Fiyatlar da sudan ucuz.O kadar da taze ki.Zaten Atatürk'ün Samsun'a çıkışının iki nedeni olabilir; biri taze balık, diğeri kızları çok fıstık:).Şaka bir yana, Kalkanlar var ya ölü adamı mezarından diri diri kaldırır.Ama dişileri daha ucuz.Gerekçesi de dişide yumurta bölgesi çok yer kaplıyor.Onun için satarken cinsiyet belirtirler.Kalkanımız, sapına kadar erkek.

Yetmiş iki Milleten oluşan bir ABD'li.Elinde bayrağı, Amerikalıyım der.Köküne baksan, Zambiyalı.Gambiyalı.Afrikalı, Kürt çıkar.Aynı Kürt burada, Ne Mutlu Türküm Diyene taktığı için, Kürdüm der.Halbuki Türk demek;Türkiye Cumhuriyetini kuran Halka Türk Milleti denir.Tanım;herkesi kapsıyor ve de kucaklıyor.

O kadar resim çekildi, en çok ve de en anlamlı bu resim.Ülkü daha geçenlerde rahmetli oldu.Nergis ise Ülkülerden bir tanesi.Kardeşim be, bırakın isteyen istediğini sevsin.İstediğinden nefret etsin ama bunları yaparken hür iradesi ile yapsın.Beton Kemal demekle olmaz bu işler.Sonra beton çok sağlamdır.

Atatürk'ün şahsi tabancası ve o kadar savaş meydanında ömrünü geçirmiş birisi olarak;
Savaş mecburi olmadıkça cinayettir.Felsefik anlamda var mı itirazı olan.Atatürk'ü  nefret ettirmeye çalışanlar, sizin bu konudaki görüşünüz nedir?

Ya istiklal Ya ölüm.Bunu en iyi kafese konmuş hayvanlar bilir.Ne demişler;Bülbül'ü altın kafese koymuşlar yine de vatanım demiş.Bu arada tüm hayvanat bahçelerine karşıyım.Safari en güzeli.Koskoca aslanı kapatmışsın, sıkıntıdan volta atarken, ormanların kralı.Minikleri memnun edeceğim diye aslanı şempanze et elaleme.

Samsun'a çıkar çıkmaz, ilk Havza'ya uğramış Atatürk ve kıvılcım orada çakmış.Bakmış Halkta muhteşem bir enerji ve destek var.Bu arada Edirne'de Havsa var.Balıkesir'de de Havran.Seyit Onbaşı'ın memleketi, Havran.

Amasya Genelgesi;Milletin İstiklalini, yine Milletin Azim ve Kararı Kurtaracaktır.Diyor ki Ata'm, iş başa düşmüştür.Manda ithal etmeyelim.Kendi yağımız ile kavrulalım.Kimseye avuç açmayalım.Ne yapacaksak kendimiz yapalım.Elalemin şeyi ile gerdeğe girmeyelim.Ringe çıkmış isek kendi yumruklarımızla dövüşelim.


Samsun'un içi.Mert Çayı.Karadeniz ve tatlı birbirine kavuşuyor.Bu kavuşma, bana birbirini uzun süre görmeyen iki aşığın kavuşması gibi heyecan verir.Biri tatlı, biri tuzlu.Biri bal şeker, biri tuzsuz Deli Bekir.Sanki kollarını açmışlar, bir yanda Ferdi, diğeri Necla.Ağır çekim koşarak birbirlerine doğru sarılmışlar, sımsıkı.

Samsun Hayvanat Bahçesi Planı.Esaret altındaki hayvanların resimlerini çekmeye elim gitmedi.Bizde de bir muhabbet kuşu var ama kafesi her zaman açık.Bir an dahi hapsetmeye dayanamam.İlk işim; her zaman kafesini açmaktır.Hayvanları toplamışlar ve kafese atmışlar, adı; hayvan-at olmuş.İnsanları toplayıp bir kenara atarsan insan-at olur.Aslında insanda tüm hayvanların karakterleri var.Acaba bir gün şöyle bir insan-at bahçesi olur mu?Bu çok çakal, acayip kurnaz, çok sinsi, köpek gibi sadık, kedi gibi tırmalar, domuz gibi sağlam...

Burası, Samsun Yabancılar Çarşısı.Yusuf Ziya Yılmaz zamanında yapılmış.Büyükşehir Belediye Başkanı.Gördüğüm kadarı ile vizyonu geniş.Güzel şeyler de yapmış, yapmaya devam etmekte.Ama şu isim vermek var ya yaşarken.Bırak ismini başkaları versin.


Samsun Arkeoloji Müzesi.Antik ismi Amosis, Samsun'un.Mozaikleri ile meşhur.Müze heyeti çok ilgili ve de heyecanlı.Şehrin de tam göbeğinde.Valilik yanı.Amosis şimdi konutların yükseldiği bir tepe olmuş.Kazılar ise devam ediyor.Telefirikle çıkılan Kral Mezarları çok ilgi çekiyor.Tümülüs diyorlar, mezar çıkınca.Çıkmazsa Hüyük.Biz ise şimdi tartışıyoruz, benimki seninkinden büyük.


Arkeoloji Müzesi içi.Karşınızda ise bir sanat eseri.Sanat; kiminin ben böyle sanata tükürürüm demesi ile bu bir ucube diyenlere karşı bunu diyenler sanattan anlamayanlar arasında med-cezir gibi gidip gidip geliyor.
Yolunuz Floransa'ya düşürse orada göreceğiniz Michelangelo ustanın yaptığı Davut heykelinin yapınca sadece çüküne bakanlar sanattan anlamayanlar.Vay be adam ne heykel yapmış ya da bunu nasıl yapmış diyenler, sanattan anlayanlar:)


Nergis için uygulamalı bir gezi oldu bu.Çok okuyan mı çok gezen mi.Bence her ikisini de yapmak lazım.Güvercinler ise toplanmışlar yemin etrafında.Siyasette en geçerli kurallardan birisi de bu.Oy verecekleri sürekli yemlemek lazım yoksa yapayalnız kalırsın:)



 Gazi Müzesi.Anadolu'da gittiğiniz her yerde böyle bir yer var.En zor bulunanı ise Rize'de.Bir de bira satan yer yok Rize'de.Ne de olsa demokratik, laik sosyal bir hukuk devleti:).Bu Rize'deki Atatürk Evi Müze mi?Müze.O zaman şehrin dışından içine konan tabelalar gezmek isteyenleri kapının önüne kadar getirecek.

Gazi Samsun'a tam dört kez gelmiş.

 Nergis, Gazi Müzesi Salonunda.
 Atatürk ve arkadaşları.Tam 22 kişi çıkmışlar,Samsun'a.
 Ata ve Karargahı toplantı halinde.Geçenlerde Vahdettin diye bir kitap okudum.Atürk'ün Samsun'a nasıl çıktığı ve çıkmadan Vahdettin ile görüşmesi ve Vahdettin'in İngiliz Zırhlısına binerek yurtdışında süren hayatı.
Mezarı da şimdi Suriye'de imiş.
 Atatürk'ün banyo ve wc üniteleri...
 Samsun'a geliş ve kalış süreleri...
 Ünye Çakırtepe.Ünye çok düzenli gelişmiş bir şehir.Sosyal yaşam çok hareketli.Bu tepede kahvaltı yaparken şehrin eşsiz manzarası sizi büyülüyor.Yalnız çoğu yerde olduğu gibi tabelalar daha belirgin hatta en salak insana göre konabilir.

 Yason Kilisesi, Perşembe'ye doğru yol alıyoruz.
 Yason Kilisesi.
Bu kilise1868`de yörede yaşayan Rumlar ve Gürcüler tarafından yaptırılmış olup, mimarisi gayet özelliklidir. Yason burnu, esasen çok eski bir yerleşim yeridir. M.S. 3. yüzyılda Hıristiyanlar, Giresun`da İsa’nın doğumunu kutladıktan sonra buraya gelerek 'Işıklar Bayramına' katılırlarmış.
http://tr.wikipedia.org/wiki/Yason_Burnu

Bu yarımada, Aronauts'ların İason önderliğinde Altın Post'u arama hikâyelerinin anlatıldığı Argonautica Efsanesiyle de ünlüdür. Bu efsanenin kahramanları Truvalı olarak kabul edilirler.
 Zaman içinde iyice yıkılmaya yüz tutan Kilise, eski Ordu Valisi Kemal Yazıcıoğlu`nun 2004 yılında restorasyon çalışmaları ile aslına en uygun biçimde onarılmıştır. Kubbesi sadece Osmanlı tarzıdır.


 Tarkan ne demişti;
Seni gidi fındık kıran;
http://www.youtube.com/watch?v=2yVdUKQs0zY
İşte bu da moderin bir fındık kırma makinesi.
Şimdiye kadar bunun kırdığı fındıkları hiç bir çapkın kıramamıştır.Kırmadığı fındık yok.
 Nergis ve muhteşem dişleri.Mutluluğun sırrı; sevdiğin iş, sevdiğin eş, ağrımayan diş:))

 Yason Kilisesi yanında bir işletme var.Kır Kahvesi havasında.Bu da fındık tatlısı.Ne demişler; dünya kadar malın olacağına fındık tarlan olsun:)

Ordu'ya yeni bir teleferik hattı yapılmış, Boztepe'ye kadar.Adrenalini epey yüksek bir hat.Ve şehri çok iyi görüyor.Boztepe'ye yatırımlar devam ediyor.Boztepe ismi çok yaygın.Trabzon'da da var, Amasra'da da
Belki de boz ayılardan gelen bir isim:))


 En bayıldığım işaret bu trafik işareti.Yol ikiye ayrılıyor.Valla kör değiliz de siz bize biri nereye gider, diğeri nereye gider onu söyleyin:))


 Ayasofya Kisileleri sadece İstanbul'da yok.Trabzon'da var,İzmit'te var, Kırklareli Vize'de var.Biz orada iken burası Camii olmalı derken diğer grup ta ne Camii'si burası, Müze.Ben aslında samimi yapılan her türlü müzakereyi çok sağlıklı buluyorum.Ama sinsileri ve de sinsiliği sevmiyorum.Çünkü samimiyet kalıcı, sinsilik sevimsizdir.Bu konudaki kanaatim; Camii yapsan Müslümanlar sevinecek, Kilise yapsan Hristiyanlar sevinecek ama Müze yaparsan herkes mutlu.

http://www.kocaeligazete.com/yazar/vedat-calik/1281/tarihe-pedal-cevirdik.html

 Herkes Sümela'yı bilir ama bu alan 41 kere maşaallah türünden 41 adet Milli Parklardan birisi olan Altındere Vadisi Milli Parkı.Ne diyelim?Sayıları artsın, Hektarları azalmasın.
http://ekolojikgezi.com/milli-parklar-turkiye.html



Nasıl ki akacak kan damarda durmaz, dere de yatağında durmaz.Bir de yukarı akmaz:))
http://www.youtube.com/watch?v=-HGc9wglHGM

 http://www.youtube.com/watch?v=7xaVBEV7mnc


http://www.youtube.com/watch?v=WJMn5qC7lLY



 Karadeniz'i Karadeniz yapan bu taşıyıcılar.Ev malzemeleri, insanlar, çocuklar hep bu sistem ile taşındı.Ve halen taşınmaya da devam ediyor.
 Kim bilir bu köprüden kaç gelin karşıya geçti?Keşke bir sayaç koysalardı:))

http://www.youtube.com/watch?v=6nhuBS01abc
 Bu tür köprülerden o kadar çok var ki ama buranın özelliği; iki danesi yan yana olması.Buradan çok bozuk bir yolla Mençuna Şelalesi'ne gidiliyor.Meşhur olan yerler yolları düzgün yerler ama buralarda ekolojik denge bozulmaya başlamış.Çok zor gidilen yerler ise mükemmel.Keşke yollar düzgün olsa diyor insan ama bir yandan da yol iyi ise denge kötü:((
 



 Nergis gelin değil ama O da geçti köprüden.Allah gelinliğini de göstersin.



 Karadeniz demek yeşil ve mavi demek.Doğa sizi o kadar mutlu ediyor ki her şeyi unutuyorsunuz.
Sıkılınca Karadeniz'e gelin, dalgalar hırçın da olsa içinizdeki hırçınlıklar kısa sürede dinecek.
 İşte Sümela Manastırı;
Kilisenin MS 365-395 tarihleri arasında inşa edildiği sanılmaktadır. Anadolu'da sıkça rastlanılanKapadokya kiliseleri tarzında yapılmış, hatta Trabzon'da Maşatlık mevkiinde benzeri bir mağara kilisesi daha vardır. Kilisenin ilk kuruluşu ile manastır haline dönüşümü arasındaki bin yıllık dönem hakkında fazla bir şey bilinmemektedir.
http://tr.wikipedia.org/wiki/S%C3%BCmela_Manast%C4%B1r%C4%B1

 Nergis Nihat Usta'da Akçaabat Köftesi yemiyor.Çünkü O da çoğu çocuk gibi Hamburgerci.Sonra Obez oluyor maalesef çocuklarımız.Rejim düşmanlarına obez deniz.Obezler üçe ayrılır; O bez, bu bez, şu bez:))


 Başladık tırmanmaya;Hamsiköy'e meşhur sütlacı yemeye.Hiç unutmam, Zeki Alasya-Metin Akpınar skecini;
Sütlüyaç bu da bir ihtiyaç:))
 Orada bir köy var uzakta, o köy bizim köyümüzdür, gitmesek te kalmasak ta.Ya kardeşim, neden gitmiyorsun?Basmadığın yer senin değil.Neden kalmıyorsun?Hayatında hiç mi kal bu geceyi dinlemedin?

 Ayşe kadın fasulyesi.Bu fasulye 7.5 lira.Hem kaynasın, hem oynasın.
http://www.youtube.com/watch?v=XATVEogrWEg



  Hamsiköy, Zigana dağının kuzey eteğinde konaklamaya en uygun ve en son yerdi. Rakım 1200–1300 m'dir.

 http://www.hamsikoy.net/
 İsmi Arapça Hamse köyden (Beş köy) gelmektedir. Beş ayrı yerleşim yeri vardır. Şimdi o yerleşim yerlerinin hepsi birer köydür. Osmanlı zamanında hepsine Hamseköy denirdi ve o dönemde nüfus yoğunluğu sadece Rum dini de Hristiyandı(Kaynak:1860-1905 salnağmeler).Kurtuluş savaşı sonunda mübadeleyle buralardan gönderilen rumların yerine 1923'ten itibaren Türkler yerleştirildi ve Cumhuriyet döneminde merkez köye Hamsiköy adı verildi ve ayrı ayrı muhtarlık oldular. Fakat insanlar hangi köyden olursa olsun hepsi kendini Hamsiköylü olarak tanımlamaktadır. Günümüzde de Maçka'dan yukarı o dere havzasına Hamsiköy havzası adı ile anılmaktır.

 http://yaseminmutfakta.blogspot.com/2007/10/hamsiky-stlac.html


 Tanju Okan'ın işte bu benim halkım diye bir şarkısı vardı;
http://www.youtube.com/watch?v=9a4PVkkO1hY
Anadolu insanları...Hemen sepetlerinde ne varsa paylaştılar, evlerine davet ettiler.O kadar sıcak ve samimilerdi ki.Kayahan dediği gibi ''Ben Anadolu Çocuğuyum''
http://www.youtube.com/watch?v=uIuuV1vCTUA
Dalda Fındık Kalmasın;
 http://www.youtube.com/watch?v=41tXtrU3ydY
Fındık bir yaşam tarzı, Karadeniz'de.Hamsi gibi.Çay gibi.Onunla yatıp kalkıyorlar.Fındıksız bir yaşam düşünülemez, Karadeniz'de.Bütün Türkülerde fındık bir şekilde geçiyor;



 Yine yeşerdi fındık dalları;
http://www.youtube.com/watch?v=yfYf5c89CDY
 Bir de bu fındıklara bakın;
http://www.youtube.com/watch?v=C-U4BmLG1X0
 Ticari değeri yüksek olan fındık Türkiye'de GiresunOrduTrabzon illerinde tek tarım tipi (monokültür) olarak yapılır. Üretilen fındıkların %80'i Karadeniz Bölgesi'nden sağlanır. Karadeniz Bölgesi'nden başka Marmara Bölgesi'nde de yetiştirilir. Türkiye, Dünya fındık üretiminde ilk sırada yer alır. Dünya fındık üretiminin %62-65 kadarını karşılar.

Çok iyi bir enerji kaynağıdır, vücuda güç ve enerji verir, beden ve zihin yorgunluğunu giderir. Fındık, kalp ve damar sağlığı açısından çok faydalıdır. Kolesterolü düşürür, kalp ritmini ayarlamaya yardımcı olur. Düzenli olarak her gün fındık yemek kalp krizigeçirme riskini azaltmakta çok etkilidir. Kansızlığa iyi gelir, vücut ve kemik gelişimini destekler. Hamilelerin hem kendileri için hem de doğacak çocuk için fındık yemeleri çok faydalıdır. Cinsel gücü arttırır, varislere iyi gelir. Fındık, soğuk algınlığı ve akciğer hastalıklarına da faydalıdır. Ayrıca, cildi güzelleştirdiği bilinmektedir. En önemli özelliği ise kansızlığa çok iyi gelmesidir.
 Emine'm, Emine'm, köyümün güzeli bağlara gel Emine'm.Annem babam seni sever, köy kızları seni sever:))

 Karadeniz Sahil Yolunda o kadar çok tünelden geçtik ki bunlardan sadece biri.Hepsinde müşterek olan;
Tünelin mutlaka ucunda ışık görünüyor.

İşte Pestil ve Köme diyarı Gümüşhane.Sadece mağarası meşhur değil ama sadece mağaraya uğrayabildik.
Bu Gümüşhaneler var ya adamın pestilini çıkarırlar.Üstüne de Köme yaparlar.
 http://tr.wikipedia.org/wiki/G%C3%BCm%C3%BC%C5%9Fhane_(il)

 

http://www.kralpestil.com/v1/
 Karaca Mağarası gerçekten görülesi bir yer ama Tokat Ballıca Mağarası daha bir güzel gibi geldi bana:))



 Gümüşhane Dağları ve Vadileri.
 Gümüşhane Çiçekleri

 Karaca Mağarası'nı il özel idaresi işletiyor.Burada Müze-kart geçmiyor.Önümde bir savcı/yargıç vardı, ailesi ile beraber.Dedi ki bizlere ücretsiz olması lazım.Görevli de dedi ki hayır, size de ücretli.Müze-kart doğru bir uygulama ama çıkartması çok bürokratik.Hazır-kart gibi bir sistem olmalı.Her geçişte, kontür düşmeli.Yabancılarla Vatandaşa aynı para olmamalı.Çünkü böyle giderse vatandaşımız kendi kültürel varlıklarını gezemeyecek hale gelecek.Ayrıca müze giriş yerleri standart hale getirilmeli.Türkiye hakkında bilgi bir ansiklopedi ise nasıl girilir, kaça girilir, ne zaman açılır, kapanır, en az üç ansiklopedi



 Anadolu insanı ekmeğini taştan çıkarır.Çok ta samimidir, sıcaktır, içtendir.Yalnız burada mağaraya giriş yolu epey  uzun.Yürü babam yürü bitmiyor.Bırakın engellileri normal insanı canından bezdiriyor.Girişe çok uzun tutulmuş, parkur.
 Gümüşhane'de sadece Karaca Mağarası yok elbet.Gezilecek, görülecek çok yer var.Tabelalar çok doğru bir seçim ama biraz harfleri küçük.Gözleri benim gibi olanlar, biraz zor okur.Büyük harfle yazın, aslanlarım, büyük:))
 Karaca Mağarası dönüşünde bu yer ilgimi çekti.Özellikle arabayı durdurdum, kendim çektim.
 İmkan olsa Bayburt ile Erzurum'a da gitmek vardı ama bir hafta yaklaşık beş bin KM'lik yolculuk zaten yeteri kadar yordu ama çok zevkli geçti.
 Gümüşhane'de eski bir yerleşim merkezi var.Vadi içinde.Hitit Uygarlığı Başkenti, Hattuşa'ya benzettim coğafi olarak, o bölgede de epey tarihi eser var.Birkaç Camii Minaresi tek başına.
 Bu bölge iyi düzenlenirse ve de pazarlanırsa çok turist çeker.
İlin %59,6’lık bölümünü oluşturan dağlık alanlar genellikle il sınırları ile Kuzey kesimlerini kaplarlar. Bu dağlar sıradağların uzantıları şeklinde olup,iç kesimlere doğruda tek dağlar olarak bulunurlar. Oldukça engebeli bir arazi üzerinde yer alan Gümüşhane’nin Kuzeyi’ni Zigana Dağları ile Trabzon Dağlarının Güney kısımları oluşturmaktadır
 Şehri de karşıdan görüyor.
 Hemen çıkışta yer alan bu saat kulesi oldukça ilginç


 Çocuklar, hava sıcaklığından bunalmış ve en yakın su birikintisine akın etmiş.Beni görünce çek abi dedi, çek:))Hani deriz ya çocuk olmak varmış.Dünya umurlarında değil.

Gümüşhane'yi ikiye bölen çayı.

 Ve herkesin resimlerden tanıdığı Uzun göl.Arka tarafları daha güzel bence.Daha doğal ve şirin.
 Gümüşhane ilinin akarsu Şebekesini;Harşit Çayı ve Kelkit Çayı ile bu çayların yan kolları oluşturmaktadır. İl topraklarının güney kesimindeki akarsular Orta Karadeniz bölümünde,Karadeniz’e dökülmektedir. Tüm akarsular kaynaklarını il sınırları içerisinden alırlar. Çimen,Zigana ve Gümüşhane dağlarının zirveleri aynı zaman da su bölümü çizgilerine tekabül etmektedir. 



Harşit Çayı Vauk Dağı’nın Kuzey eteklerinden ve Sifon Deresi ismiyle kaynağını  almaktadır. Harşit Çayı Karadeniz’e dökülünceye kadar il sınırları içerisinde 142 km mesafe kat eder.Samsun’un Çarşamba ilçesinde Yeşil ırmak olarak Karadeniz’le buluşan Kelkit Çayı’nın bir kolu Teslim Dağından,diğer kolları da Spikor ve Çimen Dağlarında  doğarak Kelkit’te birleşmektedir.İlde bu iki önemli akarsu dışında yazları yer yer kuruyan bir çok küçük derelerde mevcuttur. 







 ÇAYKUR Laboratuvarı.Burada yetiştirilen çaylar, bilimsel bir şekilde değerlendiriliyor ve testler yapılıyor.



Son zamanlarda en moda kelime; organik.Her şey organik olur da çay olmaz mı?Her şey organik olurken, nerede o eski organik insanlar?


Rize Çay diyarı.Bunu her hali ile belli ediyor.Çaydan geçilmiyor.Çaylar akıyor, dağlardan, çaylar içiliyor, bardaklardan.Tek farkla halk çayı çay yaprakları ile içiyor.Yani süzmüyorlar.Böyle çok daha lezzetli imiş.
Süzülmesini istiyorsanız, ayrıca belirtmeniz lazım.Herkes çaykeş olmuş.Çayın hassını içiyorlar.


Burası da ÇAYKUR Botanik Bahçesi.Gerçekten Rize'de en iyi çay içebileceğiniz yer.Biracı iseniz bagaja atın, buralarda bira satan yer yok.
 İşte Çayı Memlekete getiren adam, Zihni Derin.Nur içinde yatsın.

1923 yılında çay ve narenciye fidanlığı kurmak üzere Rize'ye gönderilen Zihni Bey, hazineye ait Garal Tepesi'ndeki 15 dekarlık arazide çalışmalarına başladı. Bölgede bazı meraklıların Batum'dan getirip süs bitkisi olarak diktikleri çay fidanlarının gayet iyi geliştiğini görmüştü; 1924'te Batum'u ziyaret ederek Ruslar tarafından kurulmuş olan çay bahçelerini, çay fabrikasını ve Astropikal Bitkiler Araştırma İstasyonu'nu inceledi. Beraberinde getirdiği çay tohumu, ve fidanları, narenciye ve bazı meyve çeşitleri, bambu rizomları fidanlığa dikti. Bölgenin iklim ve bölge yapısının çay yetiştirmeye uygun olduğu görüşüne vardı. Batum'dan fidan getirip halka dağıtma girişiminde bulundu ancak yeterli ilgi görmeyen bu ilk girişim başarısız oldu.



1880 yılında Muğla'da dünyaya geldi. Babası, Muğla'nın Kuloğulları ailesinden Mehmet Ali Bey'dir.[2] 1897'de Muğla İdadisi'ni, 1900 de Selanik Ziraat Ameliyat Mektebi'ni, 1904 yılında Halkalı Ziraat Mektebi Âlisi'ni bitirdi.
1905 yılında Aydın İli Orman ve Maden Muamelat Kâtipliği göreviyle devlet memurluğuna başladı.



Çay tarımının ülkede yeniden gündeme gelmesi üzerine 1936'da Trakya'da İkinci Umumi Müfettişlik Ziraat Müşavirliğine, 1937'de Tarım Bakanlığı Başmüşavirliğine atandı.
1938'de Rize ve çevresinde kurulacak Ziraî Teşkilat'ta çay organizatörü ünvanı çay üretiminin yaygınlaşması için yoğun olarak çalıştı. 1945 yılında yaş haddi nedeniyle emekli olduktan sonra da Tarım Bakanlığı’nda organizatör olarak görev yapmaya devam etti.
1950 seçimlerinde Rize'de bağımsız milletvekili adayı oldu; ancak meclise giremedi.




Çaykur, 47 Yaş Çay İşleme Fabrikası, 1 Çay Paketleme Fabrikası, 2 Pazarlama ve Üretim Bölge Müdürlüğü, 7 Pazarlama Bölge Müdürlüğü, Anatamir Fabrikası, Atatürk Çay ve Bahçe Kültürleri Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü, 16.500 çalışanı ve 6.600 ton/gün yaş çay işleme kapasitesi ile Türkiye çay sektörünün en büyük ve lider kuruluşudur.

Bölgede üretilen yaş çay ürününün yıllara göre değişmekle birlikte yaklaşık %55-60´ı Çaykur tarafından satın alınmaktadır. Çaykur´un yurt içi kuru çay piyasasındaki pazar payı ise yaklaşık %60-65 `dir.

 http://www.caykur.gov.tr/Caykur/2/1/7/4/hakkimizda.aspx


 Çay öncesi iklimin uygun olmasının sonucu kenevir ekiminin Rize de geniş alanlarda yapıldığını görmekteyiz. Kenevirden yapılan kendir ipi üretimi de yaygın, Rize bezi ya da ilin adıyla anılan  Rize Bezi çay öncesi Rize ekonomisine katkı sağlayan geleneksel bir ürün olmuştur.
Kendir, yurdumuzun bir çok bölgelerinde yetişen sınai  bir bitkidir. Elyafı dışında, tohumundan da yağ üretimi yolu ile faydalanır. Genellikle kendir elyafından halat, ip, sicim üretilir; iklimi sayesinde ise Rize de yetişeninden elde edilen liflerden gayet ince  iplik bükülebilmekte ve bununla da gayet ince, nefis bezler dokunabilmektedir.


http://www.biriz.biz/rize/rizebezi/index.htm



 Bu Çay Fabrikası'nda mola verdik ama bakıma denk gelince, gezemedik.Sağolsun sorumlu arkadaş çok ilgilendi hatta Baldız'ın cebini unutmuşuz geri dönüp bize teslim etti.ÇAYKUR'un 47 adet fabrikası olduğunu bilmiyordum şahsen.Çoğunluk Rize'de ama Tirebolu'da da bir tane var, diğerleri Doğu Karadeniz Sahil boyunda.




Kardeniz'de akan derler, kalbimizin kılcal damarları gibi.Nasıl ki bir damara kan gitmeyince doktorlar anjio ya da ameliyat diyor, işte bu derler de bu kadar kıymetli.
 HES'e gelince;Bence bu iş, DSİ tarafından doğayı koruyarak yapılmalı idi.Rantın gözü kör olur.Bırakın doğayı anasını görmez.Bazı yerlerde HES yapıyoruz diye sanki dağı traş etmişler.Bu kabul edilemez:((



 İşte Ayder'in en meşhur Şelalesi.Gerçekten bir başka.İnsana huzur veriyor.
 Bu değerli kardeşimiz, çay işletmesini yeni açmış.Kendisine çok önemli bir tavsiyede bulundum.Tuvalete;
Bayanlar ve Baymayanlar yaz dedim.
 Ayder'de Horon çekmeyen yok gibi.Bir yanda Tulum diğer yanda Horon Çekenler.Horon Tepmek lafına takmışlar, tepilmez, çekilir diyorlar:))Trabzon'da bir müzik markete girdim.Dedim ki bana yerel sanatçılardan oluşan bir mp3 cd'si lazım.Sağ olsun 10 TL'ye verdi.Rize'de bu şarkıları kopyalatayım derken sağ olsun trafik 72 TL ceza yazmasın mı?Bu cd 82 TL'ye mal oldu ama süper.Helal olsun:))


 Bu gibi işletmeler epey çoğalmış.Arzu edenler derlerin kenarında çadırda kalabiliyor.Bir yanda dere sesi, diğer yanda bol oksijen.İnsanın ömrü artar be buralarda:))
 ZilkaleÇamlıhemşin, Rize ilçesinin 12 km güneyinde, Fırtına Vadisi'ndeki bir geçide hakim, yüksekçe bir tepe üzerinde (dere yatağından 100 m denizden 750 metre yükseklikte) konumlanmış (40° 55' N, 40° 57' E), 8 burç ve bir gözetleme kulesinden oluşan, savunma hendeği durumundaki Zil deresine merdivenle inilen, bir kale olup, kesin yapım tarihi bilinmemektedir.
http://tr.wikipedia.org/wiki/Zilkale


Karahisar Kalesi -Kıraç;Bu kalenin tepesine çıkıp bu güzel şarkıyı dinlemek lazım:))
http://www.youtube.com/watch?v=fJJ-icm7zns

 Buraya otobüsler girer mi tam bilemiyorum ama yol fena değil.Zilkale yolunda arabanın altından ses gelince durdurup altına bakmak zorunda kaldım.Dönüşte servise gösterdim, bir şey göremediler ama bu Zilkale var ya mutlaka görülmeli.Beni bu kadar etkileyen bir kale pek olmadı.Görkemli ve de öyle güzel bir yere yapılmış ki ancak o yer burası olur.
 Gürcistan ile Hopa arası 15 KM.Kimlik kartı 90 gün geçerli.Ama gönlümden geçen; uluslararası standart dünya vatandaşı kimlik kartı olacak, uzaydan gelenlere geçici verilecek:))şöyle okutup yeşil ise geç, kırımızı ise tutuklanma, turuncu ise sorununu hallet gel.Gerekli istenen belge ise yanında 18 yaş altı çocuk var ise yanında mutlaka beraber anne ve baba olacak.Biri yoksa diğerinin noter müsaade belgesi.Bak bu, gerekli bir bürokrasi.Çocuğu kaçıran maçıran olur.Araba ve TIR'larda da aynısı geçerli.Bu da gerekli bir belge.Ama Baldız'ın kızı Nergis için tam iki saat noterden belge bekledik.
  Bir tarafta deniz manzarasını diğer tarafta Andrew heykelini gözümüze iliştirerek Gürcü Kültürü ve doğasına tanıklık edeceğimiz Batuma varış.Çoruh nehri ve Gonio köprüsü görülerek şehir merkezinde bulunan tarihi Meryem Ana Katedral Kilisesi, Etnografya müzesi, Tarihi Orta Cami, Saat Kulesi ve Avrupa meydanı gezisi sonrasında şehir merkezinden 9 km uzaklıkta bulunan, dünyanın el ile hazırlanmış ikinci büyük bahçesi olan tropik bitkileri ile ünlü Batum Botanik Bahçesinin gezilmesi… Sputnik Tepesinden şehir manzarasının seyri… Öğle yemeği molası. İçinde Hz.İsa’nın 12 havarisinden biri  olan Aziz Mathias’ın anıt mezarının olduğu Roma ve Osmanlı dönemlerinde yoğun olarak kullanılmış olan  Gonio  Apsaros Kalesi’nin gezilmesi sonrasında Sarp Sınır Kapısı'ndan çıkış işlemlerini yapılması Otelimize hareket. Akşam yemeği sonrası otelde yöresel bir çalgı olan tulum eşliğinde horon. Sarp Otel/H
 Andrew Heykeli girişte hemen sağda.Türk Sınırı'na çok yakın.


Gonio Kalesi de sağda, Batum öncesi.Bu kalenin İngilizce broşürünü aldım ama henüz okuyamadım, okuduğumda buraya ilave ederim.:))

Gonioo Kalesi içine doğru ilerlerken.

 Gonio Kalesi
 Bizim için Hac, Onlar için Haç.Biri -c- harfi ile diğeri -ç- harfi ile bitiyor.Bir harf deme, Haçlı Seferleri bile bu nedenle yapılıyor.Acaba şimdi de bu sonu -ç- ile bitenler, ama farkında ya da değil, sonu -c- ile bitenlerle dinlerarası diyalog ve hoşgörü adı altında o zaman beceremediklerini şimdi sinsice beceriyor olabilirler mi:))
 http://www.turkishairlines.com/tr-tr/skylife/2012/mart/makaleler/batum-yukseliyor.aspx


  Kentin 10 kilometre kadar kuzeyindeki Batum Botanik Parkı dünyanın en büyük botanik bahçesi. Kuruluşu 1880’li yıllara dek uzanan park bu yıl açılışının yüzüncü yılını kutluyor. İki binden fazla bitki türüne ev sahipliği yapan parkın deniz manzaralı seyir terasları heyecan verici.
 Tren gelir, hoş gelir;
http://www.youtube.com/watch?v=_0YlDbTpcsw
 Bu park çok güzel ama bizim Karadeniz doğal hali ile daha bir güzel.

En önemli şey; ağaçların üzerine bilgilerin asılı olması.Gezilerde meraklılar sürekli sorar;Bu ne ağacı.Ne bileyim ulan deme hakkın yok:))İşte burada her türlü ağaç sorulabilir:))

 Azeri arkadaşlar, tesadüfen karşılaştık.Aynı dili konuşma hemen yakınlaştırdı.Azeri şarkılar söylüyorlar, hem söyledik hem de parkta beraber gezdik, kızları Nergis'le arkadaş oldu, biz de havadan sudan bahsede bahsede parkuru beaberce tamamladık:))
 Parkın genel planı.Denize sıfır.Tren yolu içinden geçiyor.İçinde iki tane golf türü midi araç var.Arzu eden onlarla gezebiliyor.
 Burası insan eli yapılmış bir cennet.
 Turistler de yoğun ilgi gösteriyor.Birkaç tane Rus kızı vardı, Manken mi idiler acaba?

 Denize sıfır olması da büyük avantaj.Bir yan yemyeşil, diğeri masmavi.Daha ne olsun:))

 Midi golf arabamız, kaptanımız bilgi verdi ama yarı anladık, yarı anlamadık.

 Park'ta o kadar güzel ağaç ve bitki varken Nergis bir başka güzel.
 Kuzgun'a yavrusu kuzu görünürmüş:))

 Burası sadece bir park değil, bilimsel araştırma merkezi, Üniversite tarafından hazırlanmış bu park.

 Amma da kök salmış.
 Batum Sharaton Otel.Nergis'in tuvaleti gelince, hemen daldık, buraya park ettik, bekçi ile de epey sohbet ettik.Türklere sempatileri var ve çoğu bize gelmiş.
Özgürlük Meydanı’ndaki Medea Heykeli, kentin simge yapılarından

 Ortodoks Kilisesi ve Aziz Barbare Katedrali de bu meydanda.

  Gösterişli Opera Sarayı biraz daha ileride.

 ABD'li emlak kralı demiş ki beş yılda inşallah burada Beşiktaş yapıcaz.Gerçekten bizden geri gibiler ama acayip bir yatırım seferberliği var.Eski yerler eski ama yeni yerler de muhteşem.Tamamlandığında Avrupa'nın sayılı merkezlerinden biri olacağı kesin.Holiday Inn ve Sun City.Bunlar dünyanın sayılı yatırım devleri.Tabii, kumarın da büyük etkisi var.Coğrafi konumu da çok müsait.İçeri doğru girinti olması, Çoruh'un dökülmesi, devasa bir Liman Kenti.
 Şehir trafiği evlere şenlik.Sinyalizasyon yetersiz ve karmakarışık, çorba.Risk çok yüksek her an bir kaza ile burun burunasın.Araç kullanmak sabır işi ve çıldırmamak elde değil.
 Nergis ve Aslanımız.
 Bu kuleyi o kadar kişiye sorduk ki kimi lokanta kimi de Tv binası dedi.

 Trabzon çok ilginç bir yer.İnsan şehri denize sıfır bir yerde bekliyor ama sadece liman var.Şehir sırtını Boztepe'ye yaslamış ve orada gelişmiş.Malum bizim fındıklarımız o kadar meşhur iken özellikle Rus fındıklarının cirit attığı bir yer,Trabzon.Fındık ne kadar küçük ise o kadar lezzetli olurmuş.Buradan fındık severlere duyurulur.En lezzetli fındık ta Giresun fındığı diyorlar.Rus fındıklarına gelince Onların muamelesi çok iyi imiş:))
 Trabzon Atatürk Köşkü.Burada fotoğraf çekmek yasak.Çıkış ve iniş tek yön.Tabelalar gayet güzel sizi getiriyor, buraya.Rize de ise ara ki bulasın:((Sen sevmiyorsun diye herkesin sevmemesi şart mı:))

Atatürk burada, demiş ki üzerimdeki mallar, acayip yük.Ne varsa yoksa Millete devrediyorum ve öyle yapmış.Darısı Vatan'ı canından çok seven Devlet Büyüklerimizin başına.Öyle O'nun gibi GMK yazılı çorap giymekle olmuyor bu işler, mal varlığınızdan vazgeçtik, vasiyetlerinizi görelim:))


 Bu sözü söylediği zaman;Sakarya Meydan Muharebesi.Alagöz Karargahı-Polatlı yolu düşen olursa, orada kendi eli ile bu savaşı nasıl kazandık, krokiler çizip göstermiş ABD'li General ve elçiye.Hemen sağında da Malıköy, mutlaka gezilmesi gereken bir yer.Aslında o krokinin Anıtkabir'de Sakarya Bölümü'nde olması gerekir.Beyinin nasıl kullanıldığına güzel bir örnek.

Bu sözü isteyen istediği tarafını alıyor.Bunu demiş ama Cumhuriyet; Fikri Hür,Vicdanı Hür, İrfanı Hür Nesiller ister.Her şeye Hayırlara Vesile Olsun diyen nesiller, bu tarafını neden söylemezsiniz?

 Bunu, dediği yer.Dumlupınar.Orada hem anıt hem de Müze ve Müze içinde kırık kağnı var.Yunanlı kardeşlerimiz o kadar yakmışlar ki haritayı koyacak, sadece bir kırık kağnı kalmış.Bir Eylül 1922.Zaten dokuz gün sonra da İzmir'e girmiş.
 Bazıları aman Allah'ım, o kadar Osmanlıcı ki bu kadar olur.O zaman bulalım Osmanlı torunlarını devredin makamları.O zamam diyeceğim tamam gerçekten bunlar Osmanlı.
 Valla, bu gün sağdan soldan yakından uzaktan üfürenler bile internet nimetlerinden yararlanıyorlar.Başta youtube, yatak odaları için, twitter mesajlara, facebook ta kim nelerimi beğeniyor.


 Atatürk Nergis'i görse O da diğerleri gibi manevi kızlarından olurdu:))

 Eski model Rize bezleri okuyan bir tezgah.Hani derler ya tezgaha gelmeyelim işte o tezgah bu tezgah.
 Dokuyor, dokunaklı dokunaklı Rize Bezlerini.
 Palyaço ve Nergis.Nergis'in öyle doğal bir hali var ki bizi güldürmekten öldürdü, yolculuk boyunca.

 Dağ olan yerde, vadi.Vadiden akan bir dere.Sağı solu yeşillik.Derede balıklar ve ormanda ayılar...
 Ayder'e giriş tarifesi.

 Ağacı bol olan yerde, odun kereste ve kütük çok olur::))

 Sağolsun bu teyzemiz çok değerli bilgiler verdi.Bizi öyle bir aydınlattı ki birden Aydınlı olduk.






 Batum'a girer girmez Andrew Heykeli ve Şelalesi.Sarp Sınır Kapısı ile komşu diyebiliriz.
 Batum da epey tarihi bina var, bunlardan biri de Meryem ANA Kilisesi.

 Nergis'ten, Batum Botanik Bahçesi'nde pozlar.




 Batum, Meryem Ana Kilisesi giriş kapısı.
 Batum'daki otobüsler.
 Batum yakıt fiyatları.Para birimi LARİ.200 TL 175 LARİ ediyor.Tam çıkış yaparken depoyu doldurduk, pompacı sağ teker arkasına, tampon koydu.Arabayı yükseltti.Böyle yapınca depo daha çok yakıt alıyormuş.Şu zekaya bakar mısınız?Bu fiyatları umarım, Maliye Bakanı görmüştür.Bana deseler ki hangi bakanlığı kabul edersin?Hiç düşünmeden Maliye.Yakıt bağlanmış otomatiğe.Sıvı vergi.Doldur boşalt sistemi.Vergi daireleri kapansa ve desek ki dünyaya; bizde vergi dairesi yok.Bu şartlarda gerek te yok:))
 Nergis ANNE'sinin gözlüğü ile.
 Nergis ve Doğa başbaşa.Biz böyle bir güzelik, doğa da Nergis gibi tatlı bir kız az görmüştür.
 Mançura Köprüsü arkada.
 Mançura Köprüsü'nü geçinde patika yoldan daha yürümek gerekiyor, Mançura Şelalesi için.Hava kararma riski vardı, ayılar-mayılar.Dönelim dedik ama buraya ancak arazi tipi araçlar gelir.Yol çok bozuk.
 Bu Mançura Şelalesi değil ama dönüş yolunda köprünün hemen sağında.
 O kadar çok yöresel yemekler var ki.Valla bu yöreselin modası da geçmeye başladı.Töresele mi geçsek:))
 Hamsiköy Yol sadan hemen önce.apağı.Zigana'ya tırmanm

 Hamsiköy Yolları

 Zigana Geçidi ve Dağları.

 Nergis'ten Masallar:))
 Ve Nergis Free Kidzzz Ankara'da.