dangoz ve longoz:))

Dangoz ve Longoz

Memlekette Dangozu herkes bilir de

Longoz yeni bir kelime.

Dangozu TDK almamış, muhtemelen terbiyesi müsaade etmemiş olabilir,

Ama ekşi sözlük; dangalank bu, demeye getiriyor.

Gelelim Longoza;

Longoz;TDK’ya göre

Deniz ya da ırmaklarda bir anda derinleşen yer.

Bilim adamları ise ormanı su basar yerine su basar ormanı tercih etmişler.

Bana göre;

Sulu şaka olur da sulu orman olamaz mı?

Sulak orman.

Şu sıralar, Sakarya, Karasu, Acarlar Longozu meşhur oldu.

Tabii bu, pazarlama işi.

Priapus’a göre dünyanın en büyük longozlarından.

Ama

Şimdiye kadar ben dünyanın en dangozuyum diyene rastlamadım.

Sabahın köründe kalktık, heyecanlı bir yolculuktan sonra,

Sabah yedi gibi otobüse ulaştık, grupla gidiyoruz.

Karasu Yolunu takip ede ede İhsaniye’ye geldik,sağa dön Denizköy ve Karamüezzinciler.

Bizi işletme sahibi karşıladı;

Tamamen doğal, kendine has şivesi ve laz burunlu tipi ile Yılmaz Bey;

Longoz ile Dangoz karışımı bir şey.

Bir ara öyle hitap ediyor ki Dangoz bu,

Birazdan Longozu öyle anlatıyor ki

Longoz bu dedirtiyor.

Önce yaklaşık bir km uzunluğunda tahta yoldan longoz üzerinde yürüdük.

Öyle acıkmışım ki

Bir anda, aşçı tarafından fırına verilmiş mercimeği ve longoz kavurma ile salata ve tatlıyı mideme indirip tekne turu için yerimi aldım.

Yüzmem iyi olmakla beraber, başkaları için rahatsız olurum.

Biri suya düşerse diye.

Dokuz kişi alıyormuş ama pek güven vermiyor, sürat teknesi.

Derken dokuzuncu bayan suya düşerken bana doğru geldi, tutmasam suya çoktan gitmişti.

Biraz şoka girdi, dirseği incindi ama devam etti.

Yılmaz’cım, bize kuluçkaya yatmış ördekleri gösterdi,

İşte analık böyle bir şey.

Nilüferler henüz açmamış Mayıs Ve Haziran ayında imiş.

Ama köklerini gördük, açıkçası.

Longozda iki yüzün üzerinde kuş,

Binlerce endemik bitki örtüsü yaşıyor.

Longoz uzunluğu; 16 KM.

Sakarya nehri, Karadeniz’e dökülme noktasında, bir kolu, sağa sapmış, kumları taşıya taşıya önünü kapamış, burada bir gölcük oluşmuş, şimdi bu sulak arazi, sağa doğru 16 KM, denizden de iki KM içeride kalmış.

Burada özel bir bitki var aralar uyanıklar, Romanları karın tokluğuna çalıştırıp o bitkileri toplatıp satmışlar, yurt dışına, sonra bize ilaç olarak gelmiş.

Burası SİT’tir;

Levent Kırca’nın burası SİT’tir klibini izleyebilir, bu arada.

http://www.youtube.com/watch?v=4TIZsRQHWLY

Burada Yayın Yasağı var.

Sadece yayın değil ama balık avlamak yasak.

İnsan boyunda balıklar varmış.

Buradan dişbudak ağacından Sultan kayıkları için kereste gidermiş.

Ulan, sultan olmak lazım, bu memlekette. En iyi ne varsa, Memlekette, hepsi hizmetinde.

Kereste bile olacaksan en iyisi olacaksın.

Kim bakar, kavak ağacı isen?

Yılmaz, burası 2005 yılında meşhur oldu diyor.

Yabancılar daha çok ilgi gösteriyormuş.

Allah bin kere razı olsun, bu duruma getirenlerden diyor.

Çok profesyonelce işlettiği söylenemez ama öyle bir yerde böyle bir işletmenin olması bile büyük nimet.

Longoz ana hatları ile bu kadar.

Buradan Sakarya Nehri’nin Karadeniz’e döküldüğü yere gittik,

Yenimahalle diye adlandırılıyor.

Caddesi, İpsiz Recep.

Ulan bu Recepler de ya ipsiz olur

Ya da ipli

Bu arada bir gemi yan gelip yatmış.

Oturduk çay bahçesinde çay yudumlarken,

Tatlı ile Tuzlunun kavuşması nasıl olur, onu izledik.

Acaba tatlı insanlar ile tuzlu insanların muhabbetti böyle bir şey mi?
Turistik açıdan manzara çok hoş değil,

Bir proje geliştirilse daha çok turist gelir buraya.

Buradan Akçakoca’ya gittik.

Önce Merkez Camii.

Mimar;

Vedat Dalokay’ın talebesi Ergün Subaşı.

Modern bir Camii.

Gerçekten yerinde görülmesi gereken bir yer.

Sekizgen felsefe her yere hâkim.

İnsana huzur veren bir yer.

Eski Camii’nin minaresinin de yerinde bırakılarak bir saat kulesi haline dönüştürülmesi büyük incelik.

Buradan Ceneviz Kalesine gittik.

Artık mangal diyarı olmuş.

Hele yazın mangaldan geçilmiyor.

Mangal ile tarihi kale felsefesi birbirine pek yakışmıyor.

Üç tane kapalı kızımız vardı,

Aşkları ile buluşmuşlar.

Bir insan açık ta olabilir, kapalı da.

Ama kapanınca hal ve hareketlerine dikkat etmen lazım.

Bir yandan bunlar, genç.

Kanları kaynıyor.

Öpüşmek, koklaşmak istiyorlar.

İşte bu noktada bir çelişki beliriyor.

Bunun Onlar da farkında.