Bizim baldan tatlı baldız ile
O’nun daha da tatlı kızı Nergis bize gelmesin mi?
Ki bu Nergis’in adını apartmana bile vermişiz.
İnşallah ileride birileri Nergis’in adını bir yerlere verirler.
Bize gelmiş iken ne yapacağız?
Gezicez.
İstikamet;
Karacaahmet değil,
Yenişehir(Eskişehir)
Bindik Yüksek Hızlı Trene…
Valla ben takıntılı,
Taktım Hızlı Trenin Yükseğine.
Nedeni;
Üst Düzey Yönetici var,
Alt Düzey Yönetici yok.
Yüksek Lisans Var,
Alçak Lisans Yok,
Yüksek Hızlı Tren var,
Alçak Hızlı Tren yok derken meğerse varmış.
Hem de Sazova’da.
Moderin ismi ile Bilim ve Kültür Parkı.
Ankara’nın her yerinde havaalanına gider levhaları varken,
Ulan bir tane de tren garına gider levhası görsek ya
Nerde var biliyor musunuz?
Tam garın önünde.
Ah Ahmet Vardar yaşasa idi
Şöyle derdi;
Buradan yetkililere sesleniyorum;
Çabuk o levhaları yerine koyun.
Yoksa gelirim, oraya.
Epey kalabalık, bayram nedeni ile
10’a yer yokmuş, 400 kişilik trende.
11’e bulabildik.
Benim en sevdiğim türküler hep trenle ilgilidir;
Tren gelir, hoş gelir.
Kara Tren…gibi
Bu arada görevliler,
Bayan yanına erkek vermiyorlar.
1.5 saatte neler olmaz ki?
Ne olur, ne olmaz.
Trenimiz, doğal olarak, Sincan ve Polatlı’da duruyor.
Ve sonra,
Bas gaza…
250 görüyor.
Ama bu sürat hissedilmiyor.
Nergis’e vagonda sorduk,
Kim kimdir diye.
Aman Allah’ım,
Hani derler ya
Çocuktan al haberi.
En kısa zamanda, çekip internete koyucam.
Vagon yerlere yattı.
Bu nasıl bir gözlem?
Bu nasıl bir yorum?
Bu nasıl bir akıcılık?
Allah nazarlardan saklasın.
Ana bir bakmışız,
Yenişehir(Eskişehir)
Hemencik bir araba kiralayalım dedik.
Günlüğü 70 TL anlaştık.
Üstüne 30 TL’lik sıvı vergi.
Yani mazot,
Akşam 20’ye kadar turladık.
İlk gezi yeri;
Sazova.
Anlaşılan bir zamanlar, sazlık imiş.
Sağolsun Yılmaz Büyükerşen buraları bir güzel düzenlemiş.
Kim ne derse desin,
Eskişehir’i Yenişehir yapan;
Büyükerşen’dir.
Gerçi taksici, her yere sadece heykel yaptı,
Başka da bir şey yapmadı dese de
Demek ki
Meyve veren ağaç taşlanır,
Ve
Aleyhte propaganda,
Heykele dayandırılmış.
Neymiş?
Her yeri heykel doldurmuş.
Ya Yüce Mevlam,
Bazılarını kel, bazılarını saçlı yaratmış,
Hey!
Kel!
Baksana biraz demiyor muyuz?
Doğruca Sazova’ya gittik.
Tren kara tren değil ama
Sanki O
Bir tek; buharı eksik.
Tıngır mıngır,
Etrafını dolaşıyor, parkın.
İşte bu alçak hızlı tren.
Genlerimde Nasrettin Hoca mı var?
Herkes gider Mersin’e,
Ben tersine mi?
Ya da
Bu memleketi anlamanın en iyi yolu;
Nasrettin Hoca gibi mi düşünmek?
Belki de eskiye Özlem.
Moderin tabir ile nostalji.
Bundan sonra canım sıkılınca atlıyorum,
Yüksek Hızlı Trene,
Doğru Çok Alçak Hızlı Trene…
Park çıkışı,
Yar saçların lüle lüle
Yar benzer,
Beyaz güle şarkısı eşliğinde,
Lüle taşçıları karşılamasın mı?
Pipolar,
Tespihler,
Neler, neler…
Hem sohbet ettik,
Hem de
Alışveriş.
Ve
Kurşunlu Külliyesine…
Sağ tarafta,
Cam ustaları
Ve eserleri…
Bir tek ham madde yok.
Onu da koyun dedim.
Sol taraf;
Nikah salonu.
Hemen Ümit Besen’den,
Beni nikahına çağır sevgilim,
Şahidin olurum, geldi.
Kim bilir kaç kişi,
Büyük bir heyecanla evet deyip
Sonra,
Nahır dedi?
Kaç kişi evcilik oyunu oynadı?
Kaç kişi yalandan mutluluk tablosu?
Kaç kişi mutlu bir yusufçuk gibi havalandı?
Hemen sağda,
Tarihçe
Ve plan.
1520’lere dayanıyor, Kurşunlu Külliyesi.
Allah yaptıran,
Ve de
Yapanlardan bin kere razı olsun.
Biraz ileride,
Sağ taraf lüle taşı satıcıları…
Rafi Usta bir alem.
Bu konuda uzman.
Sergilenen eserleri soruyorum;
Kaç günde yapılabilir, bu eser?
Yaklaşık fiyatı?
Hangisi senin?
Kızı da maşallah çok tatlı.
Rafi usta bu konuda uzman.
Sol taraf ise atölyeler bölümü.
Her ustaya bir oda,
O da ya halı,
Ya kilim,
Ya da iğne oyası.
Sergilenen eserler ise muhteşem.
Mutlaka görülmeli,
Ve incelenmeli.
Camii içi muhteşem.
Ya şadırvan?
Suyunu içmeden olur mu?
Kana kana içtim.
Ve geldik,
Atlıhan’a ama
Mide; aşk değil, aş istiyor.
Ve attık kendimizi,
Köfteci Ahmet’e.
Herkes Mc Donald’s bir marka olarak algılar,
Aslında Donald’ın yeridir.
Köfteci Ahmet te
Başlı başına bir marka.
Kabalak Köftesi diyorlar, adına.
Başta Azra Akın kızımız gelmiş
Ve
Çok Önemli Kişiler(ÇÖK)
Kızıma derim ki
Yaz kızım diyen ile
Kızımız sayılır diyenlerden aman uzak dur.
Anlamadığım yabancı kelime hayranlığı;
VIP ne demek?
Very Important Person.
Yani öz Türkçe ile
Çok Önemli Kişi
ÇÖK
Acaba ÇÖK kısaltması bu kişileri rahatsız mı ediyor?
Çök’sün kardeşim.
Yolunuz düşerse,
Köfteci Ahmet’e mutlaka uğrayın.
Diliniz lezzet tadacak.
Ve bir daha gelirsem,
Yine seni yiyeceğim diyeceksiniz.
Karşıya geçtik,
Atlıhan’a.
Burası da
Başta Lüleciler,
Gümüşçüler,
Gümüş-Lüleciler,
Camcılar…
Şöyle oturun bir çay için.
Hatice Abla neler yapmış, tadına bakın.
Sarmasını iyi sarmış mı?
Bizim dişleri dökük lüleci,
Söz vermişti,
Ama dişleri hala yaptırmamış.
Dişe ve kuşa her zaman iyi bakacaksın,
Lüleci.
Buradan,
İsmail YK eşliğinde,
Şelale Parka bastık.
Anlatılana göre,
Türkiye’nin en büyük yapma şelalesi.
Şu en büyük olayına biraz takmış durumdayım?
Yapılan her şeyin önüne en büyük gelmeyince olmuyor mu?
Hadi Haydar Dümen’e gelen soruların büyük çoğunluğu;
Büyük mü?
Küçük mü?
İle ilgili.
Size ne oluyor, kardeşim?
Sular şarıl şarıl akıyor,
Fazla şarıl şarıl demiyeyim,
Yoksa çişiniz gelir.
Manzara o biçim.
Güzel bir gözetleme kulesi yapılsa imiş asanSÖR’lü daha da iyi olacakmış.
Dürbüne bir lira atıyon,
Gözleme yapıyon.
Ama bu gözleme karın doyurmuyor…
Buradan doğru şehir merkezine.
Bizimkiler,
Gondol,
Tekne,
Ve de
Tekne ile Kent Parka gelecekler,
Ben de
Araçla Kent Parka gelip
19 trenine yetişeceğiz.
O arada.
Kırık masa işletmesine gittim.
Ümit Besen’in o muhteşem şarkısı,
Ayağı kırık o tahta masa var ya
Güzel bir yer.
Anadolu Üniversitesi ile
Havacılık Müzesine yakın.
İşletmeciler profesyonel.
Araba kiralık olduğu için,
Gitmekte acele etmiyorum.
Kanlıpınar’ı duydum.
Ankara Yolu-15 KM
Hadi dedim,
Bas gaza.
Kanlıpınar Köyü şirin bir yer.
Park ta sırtını DSİ sulama mini barajına dayamış.
Mangal için ideal bir yer.
Giderken,
Kanlıpınar Şehitliği hemen sağda.
Görülmeye değer.
http://wowturkey.com/forum/viewtopic.php?t=57576
Sonracığıma,
Madem bu araba kiralık dedim,
Tadını çıkaralım.
Taksi olsa aman az yazsın,
Kestirmeden git derken,
Kiralık olunca,
Ulan ödedik parasını nasıl olsa,
Tadını çıkaralım bari,
İsmail YK eşliğinde,
Bas gaza,
Turşusunu mu kuracağım?
Psikoloji işte.
Daldım şehrin içine.
O tabela senin,
Bu tabela benim.
Ama tabela dediğin en salak adamı alır,
Götürür doğru yere.
Bunu birkaç taksiciye sordum.
Abi dedi,
Doğru diyon,
Biz bildiğimiz için şaşırmıyoruz ama
Bazı yerlerde eksik işaretlemeler var.
Buradan ilgililere duyurulur…
(Ahmet Vardar)Bir arkadaşımın tavsiyesi ile
Kırıkmasa’ya gittim.
Mekan güzel.
Tavsiye ederim.
Eşim, baldızım ve de tatlı mı tatlı kızı Nergis;
http://www.youtube.com/watch?v=WrpK0sQVvAM
Porsuk Çayı’nda, önce gondol, ardından Amsterdam teknesi ile
Kentpark’a Panama usulü üç kere havuza girerek gelirken,
Ben salak ise
Kiralık araç ile Kentpark’a gelmeye çalışıyordum…
Hatırladığım;
Otogar’ın karşısında,
Ama
Tabela yok.
Ne otogar,
Ne de
Kentpark.
Ve çok bilmiş halkımıza sormaya karar verdim.
İlk sorduğum;
Bana tren gibi baktı.
Anladım.
İkinci sorduğum;
Ne demek abi dedi,
Onbeş yıldır direksiyon sallarım,
Karış karış bilirim,dedi.
Yani yam adamı ama insanlık hali,
Kentpark ile Espark’ı karıştırmış.
Yine de sağ olsun,
Kentpark önüne kadar getirdi,
Ve bir taksi ile geri gitti.
Ama kendine sürekli söylenip durdu,
Ben böyle bir hatayı nasıl yaparım?
Kentpark’a girdim,
İlk gözüme çarpan,
Heykeller…
Ne zaman heykel görsem,
Sanki birileri bana;
Hey!Kel! der gibi geliyor,
Psikolojik olsa gerek.
Hani bazı tiki olanlar,
Şöyle dokununca,
Ana-avrat dümdüz giderler ya
İşte öyle bir şey(Erol Evgin-Çiğdem Talu)
Tabela diyor ki
Lütfen balıklara yiyecek atmayın.
Ama dinleyen kim?
Çünkü halkımız, merhametlidir.
Kıyamaz,
Dayanamaz.
Baksana, kendi halkı aç mı tok mu düşünmeden,
Elinde avucunda ne varsa,
Açlara verir.
Bu para nereye gitti, araştırmaz.
İlgililerin de aklına,
Ulan bu kadar para topladık,
Hele şunu internet üzerinden şeffaf hale getirelim,
Giriş ve çıkışları anında verelim,
Demek gelmez, nedense.
Ta ki
Kokusu çıkıncaya kadar…
Nergis tutturdu,
Ben balık tutucam.
Ama yasak?
Neyse ki
İki tane abla bulduk ta,
Burada balık tutmak yasak dediler,
Tamam dedi Nergis.
Sakalıma baktım, yeni traş olmuşum.
Bir tane balık vardı,
Hani hayvanat bahçesinde,
Şempanzeler şakrabanlık yapar,
Yiyecek ister ya
Bu balık ta aynısı.
Resmen kafayı su yüzüne çıkarıyor,
Bana mama ver diyor.
Ve yem atılan yerde,
Ekmek kavgası başlıyor…
Siyasette başarılı olmanın olmazsa olmaz şartı;
Yemlemek.
Yoksa
Kalabalıklar, toplanmıyor.
Ekmek arası döner ver,
Bak nasıl sıralar oluşuyor?
Tam dönerken,
Araç sahibi aramasın mı?
Abi, süren doldu.
Çabuk gel.
Oldu, gözlerim doldu.
Nergis’te uyumuş.
Dönüş biletlerini henüz almamışız, henüz.
Birkaç saat sonra versek?
Kırk lira var.
Şimdi bu durumda,
Hoşgörü mü?
Hoştgörü mü oluşur?
Al dedik, kardeşim,
Aman al.
Sana kırk vereceğime,
Bir taksiciye yirmi veririm,
Şehir turu attırır, valla.
Koştura koştura,
Gara geldim.
Sıra numarası al,
Sıranı bekle,
Sıra sana gelinceye kadar yer biter mi?
Biter!
Ama
Bayan yeri varmış, Allah’tan.
Sorun;
Ben erkeğim, Allah’a şükür,
Hem de sapına kadar.
O an gitmeye o kadar ihtiyacım var ki
Mutlaka gitmem lazım.
Gerekirse, kökünden kestirmeye bile hazırım, şeyimi.
Görevli baktı olacak gibi değil,
Abi seni hiç değilse, ailenizin yanına vereyim dedi.
Tren zamanında hareket etti.
Ben kafeye gittim.
Zıkkımın kökünü içsinler,
Aksırıncaya, tıksırıncaya kadar içiyorlar…
Maalesef sizlerle öbür tarafta görüşemeyeceğiz gibi bakanlar ile
Ulan bu dünyada yanacağımız kadar yanmışız
Orada yansak ne olur, diyenler
Birbirlerine sevgi ve muhabbetle bakar bir haldeler…
Öyle bir uykum geldi ki
Uyuya kalmışım,
Gözlerimi açtım,
Angara’dayım.
Yüksek Hızlı Trenden,
Alçak Hızlı Trene,
Ve
Tekrar,
Yüksek Hızlı Tren ile Namık’tan,
Dar geldi, Angara, Dar geldi dinlemeye…
O’nun daha da tatlı kızı Nergis bize gelmesin mi?
Ki bu Nergis’in adını apartmana bile vermişiz.
İnşallah ileride birileri Nergis’in adını bir yerlere verirler.
Bize gelmiş iken ne yapacağız?
Gezicez.
İstikamet;
Karacaahmet değil,
Yenişehir(Eskişehir)
Bindik Yüksek Hızlı Trene…
Valla ben takıntılı,
Taktım Hızlı Trenin Yükseğine.
Nedeni;
Üst Düzey Yönetici var,
Alt Düzey Yönetici yok.
Yüksek Lisans Var,
Alçak Lisans Yok,
Yüksek Hızlı Tren var,
Alçak Hızlı Tren yok derken meğerse varmış.
Hem de Sazova’da.
Moderin ismi ile Bilim ve Kültür Parkı.
Ankara’nın her yerinde havaalanına gider levhaları varken,
Ulan bir tane de tren garına gider levhası görsek ya
Nerde var biliyor musunuz?
Tam garın önünde.
Ah Ahmet Vardar yaşasa idi
Şöyle derdi;
Buradan yetkililere sesleniyorum;
Çabuk o levhaları yerine koyun.
Yoksa gelirim, oraya.
Epey kalabalık, bayram nedeni ile
10’a yer yokmuş, 400 kişilik trende.
11’e bulabildik.
Benim en sevdiğim türküler hep trenle ilgilidir;
Tren gelir, hoş gelir.
Kara Tren…gibi
Bu arada görevliler,
Bayan yanına erkek vermiyorlar.
1.5 saatte neler olmaz ki?
Ne olur, ne olmaz.
Trenimiz, doğal olarak, Sincan ve Polatlı’da duruyor.
Ve sonra,
Bas gaza…
250 görüyor.
Ama bu sürat hissedilmiyor.
Nergis’e vagonda sorduk,
Kim kimdir diye.
Aman Allah’ım,
Hani derler ya
Çocuktan al haberi.
En kısa zamanda, çekip internete koyucam.
Vagon yerlere yattı.
Bu nasıl bir gözlem?
Bu nasıl bir yorum?
Bu nasıl bir akıcılık?
Allah nazarlardan saklasın.
Ana bir bakmışız,
Yenişehir(Eskişehir)
Hemencik bir araba kiralayalım dedik.
Günlüğü 70 TL anlaştık.
Üstüne 30 TL’lik sıvı vergi.
Yani mazot,
Akşam 20’ye kadar turladık.
İlk gezi yeri;
Sazova.
Anlaşılan bir zamanlar, sazlık imiş.
Sağolsun Yılmaz Büyükerşen buraları bir güzel düzenlemiş.
Kim ne derse desin,
Eskişehir’i Yenişehir yapan;
Büyükerşen’dir.
Gerçi taksici, her yere sadece heykel yaptı,
Başka da bir şey yapmadı dese de
Demek ki
Meyve veren ağaç taşlanır,
Ve
Aleyhte propaganda,
Heykele dayandırılmış.
Neymiş?
Her yeri heykel doldurmuş.
Ya Yüce Mevlam,
Bazılarını kel, bazılarını saçlı yaratmış,
Hey!
Kel!
Baksana biraz demiyor muyuz?
Doğruca Sazova’ya gittik.
Tren kara tren değil ama
Sanki O
Bir tek; buharı eksik.
Tıngır mıngır,
Etrafını dolaşıyor, parkın.
İşte bu alçak hızlı tren.
Genlerimde Nasrettin Hoca mı var?
Herkes gider Mersin’e,
Ben tersine mi?
Ya da
Bu memleketi anlamanın en iyi yolu;
Nasrettin Hoca gibi mi düşünmek?
Belki de eskiye Özlem.
Moderin tabir ile nostalji.
Bundan sonra canım sıkılınca atlıyorum,
Yüksek Hızlı Trene,
Doğru Çok Alçak Hızlı Trene…
Park çıkışı,
Yar saçların lüle lüle
Yar benzer,
Beyaz güle şarkısı eşliğinde,
Lüle taşçıları karşılamasın mı?
Pipolar,
Tespihler,
Neler, neler…
Hem sohbet ettik,
Hem de
Alışveriş.
Ve
Kurşunlu Külliyesine…
Sağ tarafta,
Cam ustaları
Ve eserleri…
Bir tek ham madde yok.
Onu da koyun dedim.
Sol taraf;
Nikah salonu.
Hemen Ümit Besen’den,
Beni nikahına çağır sevgilim,
Şahidin olurum, geldi.
Kim bilir kaç kişi,
Büyük bir heyecanla evet deyip
Sonra,
Nahır dedi?
Kaç kişi evcilik oyunu oynadı?
Kaç kişi yalandan mutluluk tablosu?
Kaç kişi mutlu bir yusufçuk gibi havalandı?
Hemen sağda,
Tarihçe
Ve plan.
1520’lere dayanıyor, Kurşunlu Külliyesi.
Allah yaptıran,
Ve de
Yapanlardan bin kere razı olsun.
Biraz ileride,
Sağ taraf lüle taşı satıcıları…
Rafi Usta bir alem.
Bu konuda uzman.
Sergilenen eserleri soruyorum;
Kaç günde yapılabilir, bu eser?
Yaklaşık fiyatı?
Hangisi senin?
Kızı da maşallah çok tatlı.
Rafi usta bu konuda uzman.
Sol taraf ise atölyeler bölümü.
Her ustaya bir oda,
O da ya halı,
Ya kilim,
Ya da iğne oyası.
Sergilenen eserler ise muhteşem.
Mutlaka görülmeli,
Ve incelenmeli.
Camii içi muhteşem.
Ya şadırvan?
Suyunu içmeden olur mu?
Kana kana içtim.
Ve geldik,
Atlıhan’a ama
Mide; aşk değil, aş istiyor.
Ve attık kendimizi,
Köfteci Ahmet’e.
Herkes Mc Donald’s bir marka olarak algılar,
Aslında Donald’ın yeridir.
Köfteci Ahmet te
Başlı başına bir marka.
Kabalak Köftesi diyorlar, adına.
Başta Azra Akın kızımız gelmiş
Ve
Çok Önemli Kişiler(ÇÖK)
Kızıma derim ki
Yaz kızım diyen ile
Kızımız sayılır diyenlerden aman uzak dur.
Anlamadığım yabancı kelime hayranlığı;
VIP ne demek?
Very Important Person.
Yani öz Türkçe ile
Çok Önemli Kişi
ÇÖK
Acaba ÇÖK kısaltması bu kişileri rahatsız mı ediyor?
Çök’sün kardeşim.
Yolunuz düşerse,
Köfteci Ahmet’e mutlaka uğrayın.
Diliniz lezzet tadacak.
Ve bir daha gelirsem,
Yine seni yiyeceğim diyeceksiniz.
Karşıya geçtik,
Atlıhan’a.
Burası da
Başta Lüleciler,
Gümüşçüler,
Gümüş-Lüleciler,
Camcılar…
Şöyle oturun bir çay için.
Hatice Abla neler yapmış, tadına bakın.
Sarmasını iyi sarmış mı?
Bizim dişleri dökük lüleci,
Söz vermişti,
Ama dişleri hala yaptırmamış.
Dişe ve kuşa her zaman iyi bakacaksın,
Lüleci.
Buradan,
İsmail YK eşliğinde,
Şelale Parka bastık.
Anlatılana göre,
Türkiye’nin en büyük yapma şelalesi.
Şu en büyük olayına biraz takmış durumdayım?
Yapılan her şeyin önüne en büyük gelmeyince olmuyor mu?
Hadi Haydar Dümen’e gelen soruların büyük çoğunluğu;
Büyük mü?
Küçük mü?
İle ilgili.
Size ne oluyor, kardeşim?
Sular şarıl şarıl akıyor,
Fazla şarıl şarıl demiyeyim,
Yoksa çişiniz gelir.
Manzara o biçim.
Güzel bir gözetleme kulesi yapılsa imiş asanSÖR’lü daha da iyi olacakmış.
Dürbüne bir lira atıyon,
Gözleme yapıyon.
Ama bu gözleme karın doyurmuyor…
Buradan doğru şehir merkezine.
Bizimkiler,
Gondol,
Tekne,
Ve de
Tekne ile Kent Parka gelecekler,
Ben de
Araçla Kent Parka gelip
19 trenine yetişeceğiz.
O arada.
Kırık masa işletmesine gittim.
Ümit Besen’in o muhteşem şarkısı,
Ayağı kırık o tahta masa var ya
Güzel bir yer.
Anadolu Üniversitesi ile
Havacılık Müzesine yakın.
İşletmeciler profesyonel.
Araba kiralık olduğu için,
Gitmekte acele etmiyorum.
Kanlıpınar’ı duydum.
Ankara Yolu-15 KM
Hadi dedim,
Bas gaza.
Kanlıpınar Köyü şirin bir yer.
Park ta sırtını DSİ sulama mini barajına dayamış.
Mangal için ideal bir yer.
Giderken,
Kanlıpınar Şehitliği hemen sağda.
Görülmeye değer.
http://wowturkey.com/forum/viewtopic.php?t=57576
Sonracığıma,
Madem bu araba kiralık dedim,
Tadını çıkaralım.
Taksi olsa aman az yazsın,
Kestirmeden git derken,
Kiralık olunca,
Ulan ödedik parasını nasıl olsa,
Tadını çıkaralım bari,
İsmail YK eşliğinde,
Bas gaza,
Turşusunu mu kuracağım?
Psikoloji işte.
Daldım şehrin içine.
O tabela senin,
Bu tabela benim.
Ama tabela dediğin en salak adamı alır,
Götürür doğru yere.
Bunu birkaç taksiciye sordum.
Abi dedi,
Doğru diyon,
Biz bildiğimiz için şaşırmıyoruz ama
Bazı yerlerde eksik işaretlemeler var.
Buradan ilgililere duyurulur…
(Ahmet Vardar)Bir arkadaşımın tavsiyesi ile
Kırıkmasa’ya gittim.
Mekan güzel.
Tavsiye ederim.
Eşim, baldızım ve de tatlı mı tatlı kızı Nergis;
http://www.youtube.com/watch?v=WrpK0sQVvAM
Porsuk Çayı’nda, önce gondol, ardından Amsterdam teknesi ile
Kentpark’a Panama usulü üç kere havuza girerek gelirken,
Ben salak ise
Kiralık araç ile Kentpark’a gelmeye çalışıyordum…
Hatırladığım;
Otogar’ın karşısında,
Ama
Tabela yok.
Ne otogar,
Ne de
Kentpark.
Ve çok bilmiş halkımıza sormaya karar verdim.
İlk sorduğum;
Bana tren gibi baktı.
Anladım.
İkinci sorduğum;
Ne demek abi dedi,
Onbeş yıldır direksiyon sallarım,
Karış karış bilirim,dedi.
Yani yam adamı ama insanlık hali,
Kentpark ile Espark’ı karıştırmış.
Yine de sağ olsun,
Kentpark önüne kadar getirdi,
Ve bir taksi ile geri gitti.
Ama kendine sürekli söylenip durdu,
Ben böyle bir hatayı nasıl yaparım?
Kentpark’a girdim,
İlk gözüme çarpan,
Heykeller…
Ne zaman heykel görsem,
Sanki birileri bana;
Hey!Kel! der gibi geliyor,
Psikolojik olsa gerek.
Hani bazı tiki olanlar,
Şöyle dokununca,
Ana-avrat dümdüz giderler ya
İşte öyle bir şey(Erol Evgin-Çiğdem Talu)
Tabela diyor ki
Lütfen balıklara yiyecek atmayın.
Ama dinleyen kim?
Çünkü halkımız, merhametlidir.
Kıyamaz,
Dayanamaz.
Baksana, kendi halkı aç mı tok mu düşünmeden,
Elinde avucunda ne varsa,
Açlara verir.
Bu para nereye gitti, araştırmaz.
İlgililerin de aklına,
Ulan bu kadar para topladık,
Hele şunu internet üzerinden şeffaf hale getirelim,
Giriş ve çıkışları anında verelim,
Demek gelmez, nedense.
Ta ki
Kokusu çıkıncaya kadar…
Nergis tutturdu,
Ben balık tutucam.
Ama yasak?
Neyse ki
İki tane abla bulduk ta,
Burada balık tutmak yasak dediler,
Tamam dedi Nergis.
Sakalıma baktım, yeni traş olmuşum.
Bir tane balık vardı,
Hani hayvanat bahçesinde,
Şempanzeler şakrabanlık yapar,
Yiyecek ister ya
Bu balık ta aynısı.
Resmen kafayı su yüzüne çıkarıyor,
Bana mama ver diyor.
Ve yem atılan yerde,
Ekmek kavgası başlıyor…
Siyasette başarılı olmanın olmazsa olmaz şartı;
Yemlemek.
Yoksa
Kalabalıklar, toplanmıyor.
Ekmek arası döner ver,
Bak nasıl sıralar oluşuyor?
Tam dönerken,
Araç sahibi aramasın mı?
Abi, süren doldu.
Çabuk gel.
Oldu, gözlerim doldu.
Nergis’te uyumuş.
Dönüş biletlerini henüz almamışız, henüz.
Birkaç saat sonra versek?
Kırk lira var.
Şimdi bu durumda,
Hoşgörü mü?
Hoştgörü mü oluşur?
Al dedik, kardeşim,
Aman al.
Sana kırk vereceğime,
Bir taksiciye yirmi veririm,
Şehir turu attırır, valla.
Koştura koştura,
Gara geldim.
Sıra numarası al,
Sıranı bekle,
Sıra sana gelinceye kadar yer biter mi?
Biter!
Ama
Bayan yeri varmış, Allah’tan.
Sorun;
Ben erkeğim, Allah’a şükür,
Hem de sapına kadar.
O an gitmeye o kadar ihtiyacım var ki
Mutlaka gitmem lazım.
Gerekirse, kökünden kestirmeye bile hazırım, şeyimi.
Görevli baktı olacak gibi değil,
Abi seni hiç değilse, ailenizin yanına vereyim dedi.
Tren zamanında hareket etti.
Ben kafeye gittim.
Zıkkımın kökünü içsinler,
Aksırıncaya, tıksırıncaya kadar içiyorlar…
Maalesef sizlerle öbür tarafta görüşemeyeceğiz gibi bakanlar ile
Ulan bu dünyada yanacağımız kadar yanmışız
Orada yansak ne olur, diyenler
Birbirlerine sevgi ve muhabbetle bakar bir haldeler…
Öyle bir uykum geldi ki
Uyuya kalmışım,
Gözlerimi açtım,
Angara’dayım.
Yüksek Hızlı Trenden,
Alçak Hızlı Trene,
Ve
Tekrar,
Yüksek Hızlı Tren ile Namık’tan,
Dar geldi, Angara, Dar geldi dinlemeye…
What is a virtual sports betting? | drmcd
YanıtlaSilVirtual sports betting offers gamblers a unique way to 성남 출장마사지 bet on sports online You 김제 출장샵 can bet on sports 광양 출장안마 such as 울산광역 출장안마 football, 아산 출장마사지 soccer, basketball, basketball,