28 Eylül 2011 Çarşamba

En Güzel Naneyi Nerede Yersiniz?

Naneyi yiyeceğiniz en güzel yer;
Bey’in Pazarı.
Hani bazen hayatta naneler yer,
Asla unutmazsınız ya
Bey’in Pazarının öyle bir nanesi var ki
Bu yediğiniz naneyi hayatınız boyunca asla unutmayacak,
Ve sorulursa,
Hayatınızda yediğiniz en güzel nane hangisi denirse?
Bey’in Pazarı diyeceksiniz.

Bey’in Pazarı
Kel olduğum için,
Her işe
Açık alınla çıkarım…
Baldızı ve Nergis’i aldık,
İstikamet;
Bey’in Pazarı…
Angara’ya yaklaşık 100 KM.
Bey’ in Pazarı güzel de
Ayrı bir yeri vardır,
Ayaş’ın.
Domates en az demokrasi kadar önemlidir.
Birinden,
Salça
Diğerinden neler olmaz ki?
Ya dut?
Dut yemiş bülbüle dönersin.
Bey’in Pazarına gelirken,
Termaller dikkat çekiyor…
Dutlu-Tahtalı en meşhurlarından.
Sanki
Termale giren dut yemiş bülbüle dönüyor,
Ya da
Tahtalı Köye mi gidiyor?

Bey’in Pazarı,
Araç Kasaları ile meşhur.
Zaten,
Araçtaki kasa ile
Bayandaki kasa bir o kadar önemlidir.
Çünkü
Motoru gören yok.

Sağa saptık,
Ama sapıtmadık.
Doğru Beypazarı Soda Fabrikası önüne…
Ama bayram nedeni ile kapalı imiş.
Sağ olsun bekçi tedarikli.
Mideme göre;
Memleketin en güzel sodası.
Kana kana içesi geliyor, insanın.
Tam bu sırada,
Yanımıza Antalya’dan beş genç gelmez mi?
Nerede mangal yapabiliriz?
Görüyorum ki
Birbirinize abayı yakmışsınız ama
Bu mideyi doyurmaz,
Siz en iyisi mangalı yakın da
Aba nasılsa kendiliğinden gelir.
Valla dedim,
Siz en iyisi;
Nallıhan’a gidin.
Hem aba
Hem de
Mangal yakmak için Çayırhan daha müsait gibi,
Barajın kenarı.

İnözü Vadi’sinde bir işletmeye uğradık,
Sağ olsun
Çay ikram ettiler,
Bir kahvenin 40 yıl hatırı varsa,
Çayın kaç yıldır, hatırı?
İşletmede ilk ziyaret edilecek yer;
Tuvalet.
Orası temiz ise
Bu işletme hijyeniktir.

Tam hareket edeceğiz,
El freni kilitlenmesin mi?
Çözmeye çalıştıkça
Affedersiniz şey gibi ha bire yukarı kalkıyor.
Eyvah dedim,
Hapı yuttuk.
Tam o sırada,
Halkımızdan birine eşim rica etti,
Adam oturur oturmaz, çözdü.
Mustafa Ali gibi.

Halkımız hem yardımsever
Hem de
Çok zekidir.
İş başa düştü mü?
Halletmeyeceği şey yoktur.

Şu sıralar,
Bey’in Pazarı kazılıyor…
Hıdırlık Tepe’ye çıkış öyle kolay değil,
Biraz dolaşmak gerekiyor…
Biz de
Bey’in Pazarına yaklaşık 10 KM mesafede bulunan yere gittik.
http://www.beypazariasbalikcilik.com/
Nergis’in balık tutacağı geldi.
Sahibine rica ettik,
Bize bir balık tutma makinesi verdi.
Ucunda, tırıvırı var.
http://www.balikavi.net/dokuman/tiriviri.shtml
Bu tırıvırı var ya
Gerçekten tırıvırı.
Nasıl bilirsin?
Tırıvırının tekidir.
Yalnız tırıvırı deyip geçmeyin,
Bu konu ile ilgili yasa der ki
Tırıvırı YASAK
Ama takan kim?
Halkımız yasayı pek takmıyor ama
Oltanın ucuna takan çok.

Biz de tuttuğumuz iki minik balığı,
Senin ki kaç santim?
Ölçmeden suya geri bıraktık.
Ya balıklar için düzenlenen bu kampanya;
‘’Senin ki kaç santim?’’
İyi güzel de
Benimkinin kaç santim olduğundan sana ne?
Haydar Dümen abimiz bu projenin neresinde?
Boy önemli değil, işlev önemli diyen Haydar Abi’ye göre
Tuttuğumuz balık ne kadar küçük olursa olsun yiyelim mi?

Epey maceradan sonra,
Hıdırlık Tepe’ye çıktık.
Orada bulunan satıcılara,
Bu camii hangisi diye sorduk,
Ya bilmiyorlar,
Ya da
İşkembe.

Burası,
Eski ile yeniyi mukayese etmek için çok güzel bir seyir yeri.
Bir yerde eskiler,
Bir yerde yeniler…
Ve
Eksiye rağbet olsa idi
Bitpazarına nur yağardı, cümlesini sanki yalanlıyor…

Bey’in Pazarı’nı Bey’in Pazarı yapan,
Yaklaşık bir KM uzunluğundaki,
Sağlı sollu, daracık sokaklardaki alışveriş imkanı.
Karşımıza ilk Beypazarı Kurusu çıkıyor.
Çay ile mükemmel gidiyor.
Sonra kuru kuru yendikçe,
Kurulaştırıp zayıflatıyor…
İnsan yerken,
Yaş mı da
Kuru mu?
Ananın hamuru’nu söylüyor, istem dışı.
Ve
Beypazarı simidi.
Susamsız.
Simidin kel hali.
Sabunlar, rengârenk.
Sertap’tan Rengârenk eşliğinde,
Yıkanılacak cinsten.

Akla gelen,
Gelmeyen her türlü bitkiler…
Şu şuna iyi gelir,
Bu buna iyi gelir…
Valla
Onu bunu bilmem de
Allah’ın yarattığı her şeyin mutlaka derin manası vardır.
Zamanı gelince,
Her şeyi yiyeceksin, (zehirliler hariç)
Yeteri kadar…
Bakıyorum ekranlara aman Allah’ım,
Bu çok önemli diye diye
Ha bire atıp tutuyorlar.
Diplomalara gelince ‘’Kozmik’’ten geçilmiyor…
Ne demekse?
Elde Barış Manço usulü yüzükler,
Bu arada malı götürmeler…
Buna sebepsiz zenginleşme mi denir?
İşin ilginci,
Bilim adamları suspus.
Neden acaba?

O ürünleri satan yerel satıcıların açıklamaları daha samimi geliyor bana,
Nedense.
Gitmiş dağa,
Toplamış,
Demet yapmış,
Tezgaha koymuş,
Ekmek parası peşinde.
İstediği de
Demeti bir lira.
Ben en çok kuşa ne iyi gelir, onlarla ilgilendim.
Bizim kuş, Boncuk, bizden ilgi ister.

Hayvanlar alemi Mevlana’nın dediği gibi neden olduk oldukları gibi?
Çünkü ot yiyorlar…
Dikkat edin,
Ot yiyen hayvanlar uysal,
Et yiyenler vahşidir.
Tilki,
Çakal,
Sansar gibi hayvanlar etçidir ve sinsidir.
Demek ki
Sinsiliğe çare;
Ot yemek.
Sinsilik deyince,
Hakkı Bulut yıllar önce ‘’Ben buyum’’diyerek,
Bizlere doğru yolu göstermişti.
Şimdi yeni moda;
Asla ‘’ben buyum’’ dememek,
Karşındakinin moduna geçerek,
Ona şirin görünmek
Ve ağzından laf alıp
Bir yerlere iletmek.
Buradan sinsilere sesleniyorum;
Samimiyet kalıcıdır, sinsilik değil,
Sinsilerin asla sevimli olma şansı da yok.
Allah sizleri samimi kılsın, başka ne diyeyim?

Neyse konuyu dağıtmayalım(sanki dağıtan bir başkası?)
El yapımı, demirden kazma, kürek, çapalar…
Bakırdan üretilen ürünler…
Yöresel ürünler…
Ve havuç.
‘’Siz hiç gözlük takan bir tavşan gördünüz mü?’’
Bu söz havuç suyu satan, bir bayan satıcıya ait.
Hafif çatlak ama
Kavun ve karpuz lezzetinden çatlar.
Bu kişilerin de muhabbetine doyum olmaz.
Bir bardağı; 0.5 TL
Sudan ucuz dedikleri bu olsa gerek.

Dikkatimi çeken,
Satanların bazıları gözlüklü.
Demek ki içmiyorlar, havuç suyundan.
Ben ise ne zaman içsem,
İlk işim;
Hemen gözlüğü çıkarmak!

Et döneri bilirdik,
Tavuk döner derken,
Sucuk döner,
Şimdi de tatlısı;
Havuç Döner…
Mevlana demiş ki
Ey Allah’ım,
Yıllarca sana kavuşmak için döndüm durdum,
Şimdi ki
İnsanlar ise niye ha bire dönüp duruyor?
Tavuk döner,
Et döner,
Sucuk döner,
Şimdi de havuç döner,
Bunu yiyen insanoğlu elbette döner!

Hani deriz ya
Eyvah şimdi naneyi yedik.
Baktım, her yer nane kaynıyor.
Sordum;
Nereden geliyor, bu naneyi yemek?
‘’Nane’nin her şeyden önce önemli bir mizahi yanı vardır. Ünlü kişiler Nane yemişlerdir!... “Aziz Nesin’e 70. yaş gününde neden hala dinç olduğunu böyle kalmak için ‘ne yediğini’ ısrarla soran bir muhabire Nesin’in en sonunda verdiği yanıt ‘Nane yiyorum’ olmuş”1.Muhalif olanlar nane yerler. Naneyi yemek abesle iştikaldir ve herkese tavsiye edilmez.’’
http://tahsinozbek.blogspot.com/2007/05/naneyi-yedinizmi.html

Şunu söyleyebilirim;
Bey’in Pazarı bence en iyi şu şekilde pazarlanabilir;
Buradaki naneyi başka hiçbir yerde yiyemezsiniz.
Gel, kim olursan yine gel,
Nane yemeye gel.
Siz hiç nane yediniz mi?
Yediğiniz naneyi anlatın, size bir demet nane verelim.
Nane Festivali olmalı,
Ve her şey naneye dayandırmalı.
Rahmetli Zeki Müren gibi bir daha çıkmaz Ajdar bile neyle meşhur oldu?
Nane, nane…
http://www.youtube.com/watch?v=LKZcqBxhsT0

Bence,
Bey’in Pazarı her sene Nane Festivali yapılmalı,
Ajdar da
Festival Ağası olmalı.
Kırpınar’dan daha çok ilgi çekmezse?
Aha Buraya Yazıyorum…
Artık halkımız sıkıldı,
Dar-BE
Çok geniş muhabbetlerinden.

Geldik seksen katlı,
Ama bir o kadar asansörsüz, baklavaya.
İnsan bir yerine, yangın merdiveni koyar.
Hadi gençleri anladık ta
Engelliler nasıl çıkacak, o seksen kata.
Benim anlamadığım;
O seksen kata,
Belediye nasıl izin vermiş?
Asansör yok,
Yangın Merdiveni yok?

Karnımız zil çalmaya başladı.
Geldik Taş Mektebe.
http://www.beypazaritasmektep.com/profil.htm
Pedagojik Formasyona sahip yöneticiler tarafından işletilen burası,
Allah için her açıdan çok güzel.
Bir güveç yiyorsun,
Güvece benziyor…
Höşmerim yiyorsun höşmerime benziyor…
Bir de sinek çıkmasa güveçten çok iyi olacaktı emme
Buna, iş kazası diyelim.
Aşçı o kadar lezzetli yapmış ki
Sinek dayanamamış, dalmış içine.
Geçenlerde Maşukiye’ye gittik,
Kiremitte alabalık yedik ama
Lezzet yok.
Bir daha yer miyim bilemiyorum.
Yani maharet bir şeyin meşhur olması değil,
Onun leziz olması.

Yönetici genç bir arkadaş,
Heyecan dolu.
Yerel rehberlikte yapıyor,
Maşallah bu bir teyp bandı gibi konuşuyor,
Korktum bir ara, nefes almayı unutuyor mu diye.
Sağ olsun,
Oldukça güzel bilgiler verdi.
Fiat makul, Reno pahalı.

Hanımlar olur da
Süs eşyası olmaz mı?
Geldik, telkari diyarına.
Önce nasıl yapılır?
Valla el emeği göz nuru.
Eti-Maden işletmelerinden çıkan o torba içindeki gümüşler,
İşlenerek ne hale geliyor?

Hanımlar olmasa,
Ticaret olmaz,
Onlar ekonominin marş motorudur.
İlk hareketi Onlar verir.
Biz salak erkekler de ha babam de babam çalışır, öderiz.
Bayanlar olmasa,
Esnaf iflas eder,
Ticaret micaret olmaz.

Dönerken,
Soda aldık,
24 adedi, altı lira.
Yolda durduk,Ayaş domatesi.
Ama o da doğallığını kaybetmeye başlamış.
Bence en doğal şey;
Anne göbek bağı.
Gerisi, sadece adı;
Organik.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder