28 Eylül 2011 Çarşamba

Cide mi?Cidde mi?

Efendim,
Allah kutsal mekânları ziyaret etmeyi en kısa zamanda nasip etsin.
Baktık, Cidde’ye gidemiyoruz,
Bari burnumuzun dibindeki Cide’ye gidelim dedik.
Madem dünyanın en pahalı yakıtını kullanıyoruz,
Bunun tadını çıkarmak lazım.
Hükümetimiz, ihtiyacı olmasa,
Bunu yapmaz.
Hatta hemencik yüzde elli indirir.
Demek ki ihtiyaç var.
Bizim de katkıda bulunmamız lazım.
Evde otur, pembe dizileri izlemekle olmaz bu iş;
Gezmek lazım.
Kolay mı koskoca bir ülkeyi yönetmek?
Vızır vızır dünyayı dolaşmak,
Ülkemizi pazarlamak?
Tek başına da gidemezsin.
Temsil olduğu için en iyi yerlerde kalmak lazım.
Hadi sen kal ama
Mahiyetin ayrı bir yerlerde kalsın, olmaz.
Anca beraber, kanca beraber.
Liderlere hediye lazım.
Yani tüm bu işler neyle olur?
Para ile.
Kimin için çalışıyorlar?
Bizim için.
Bizim ne yapmamız lazım?
Çorbada tuzumuz olsun.
Bu neyle olacak?
Tabii ki vergilerle.
Ama hangisi?
Dolaylı vergiler ile
Bu da en iyi;
Yakıt ile
Bi de kardeşim,
Her şeyde birinciyiz.
Büyümede,
İhracatta,
Dünyanın en pahalı yakıtını kullanmak,
Sizi bilmem ama
Valla benim için övünülecek bir şey.
Hatta
Aracın yakıtı;
Benzin.
Racondan taviz yok.


Ve hanımla beraber yola düştük.
Yol çalışmaları tam gaz gidiyor,
Hükümetimiz, vatandaşı kötü yola düşmesin diye
Tam gaz çalışıyor…
Ata’mız Millete hizmet eden,
Milletin Efendisi olur demiş.
Kim ki
Vatandaşa hizmet götürüyor ise alkışlamak lazım.
Ama
Bu çalışmalar yapılırken,
Güvenlik konusu dikkatimi çekiyor,
Bu satırları yazan ben salak,
İki kez çok ciddi trafik kazasından ucuz atlattım.
Gerçi racondan taviz yok diyen ben;
Ucuz olan her şeye karşıyım.
Çünkü
Ucuz etin yahnisi pahalı olur.
Öleceksen pahalı öl.
Yol çalışmaları devam ederken,
İşaretlemeler yetersiz,
Ya da hatalı.
Yol geliş-gidiş mi?
Teke mi düştü, çift yol mu?
Anlaşılamıyor…
Sen normal seyrediyorum derken,
Bir bakıyorsun karşında devasa bir TIR
Tırlatmamak mümkün mü?
Fatih Erkoç’tan,
‘’Oynatmaya Az Kaldı, Doktorum Nerede?’’
Bence yoldaki trafik işaretlerini ayrı bir şirket yapmalı,
Ve teknolojinin nimetlerinden azami faydalanmalı.
Bu yapılmadığı takdirde,
Maalesef daha çok can yanacak.
İsviçre’de,
Bir ok işareti için koca TIR’ın görevlendirildiğini gördüm.
Yolda seyyar, trafik lambaları kullanıyorlar,
Çok faydalı.
Yani demek o dur ki
Yol yapım çalışmaları çok doğru yatırımlar ama
Güvenlik hususu için maalesef aynı şeyi söyleyemeyeceğim.
Cide’ye giderken, öyle minik tüneller var ki
Kısa kısa.
O an akla;
Haydar Abi’nin,
Boy önemli değil, işlev önemli lafı geliyor.

Karadeniz,
Yeşil ve mavi.
Keşke Trabzon’un renkleri olsa idi, bu renkler.
Yeşil o kadar mutlu ediyor ki insanı,
Yeşil’e neden yeşil takma adı verdiler, hala anlamış değilim.
Geçenlerde bir haberde,
Yüce Mevla’m,
Dokuz milyon adet canlı üretmiş.
Bir saat, 86400 saniye,
Altı günü 9 milyona böldüm;
Bir saniyede 17.36 tararım gerçekleştirmiş.
Bu çam ağacı,
Şahin,
Kartal,
Meşe ya da minik bir serçe.
Bu da Allah’ın büyüklüğü.
Bana göre Yaradan’a en doğal, en sıcak, en samimi,
Son günlerin en organik ulaşacağınız yer;
Doğa.
Ne demiş ünlü manken Doğa Bekleriz;
Doğa’ya Bekleriz…

Asarkaya Tüneli 269 metre.
Bu tünelin ucunda ışık yok,
Çünkü
Her yeri ışıl ışıl.

Yolumuza kuzular çıkıyor…
Tarkan’dan kuzu kuzu eşliğinde, aralarından geçiyoruz.
Ve
İyi ki diyoruz,
O an,
Tarkan’ın karşısına,
Öküzler çıkmadı?
Yoksa öküz öküzü mü dinleyecektik?

Rahmetli Tanju Okan’dan
İşte bu benim halkım şarkısı geliyor, radyodan.
Saflığı,
Temizliği,
Uysallığı anlatan.

Tam Cide’ye girerken karşımıza öküzler çıkmasın mı?
Öyle bakıyorlar ki
Aracımız kendimi tren zannetti.

Şehre girişte,
Usta Rıfat Ilgaz demiş ki
‘’Ne iyi etmiş de anam beni bu cana yakın memlekette doğurmuş’’
Sahile giderken,
Sol tarafta Rıfat Ilgaz’ın evini görüyoruz.
Hababam Sınıfı’nın yazarı.
Sadece onu mu yazdı?
Yüzlerce eseri var.

Yollar taş.
Çok hoş.
Yüreğimize taş basarak ilerliyoruz, sahile.
Gezide iki şey önemli;
Yolu ve tuvaleti bilmek.
Bu ikisi çok önemli.

Sahile geldik,
Valla şok oldum.
Allah öyle güzellikler vermiş ki
Öyle bakir duruyor ama
Cide’de çok şey daha yapılması lazım.
Amasra’ya ciddi rakip olur, kısa sürede
Ve yakın zamanda da geçer, valla.
Tabii burada,
Herkese iş düşüyor,
Sadece Belediye, Kaymakam, Turizm demekle olmaz.
Vatandaş ta elini taşın altına koymalı.

Dalgalar, sahil sanki okyanus kıyıları gibi.
Denize giresim geldi.
Hatta dalga geçesim geldi,
Dalgalarla…
Manyak ulan bu adam deseler de.

Limanda balıkçı tekneleri var,
Balık ekmek satan.
Vakit olsa idi
Afiyetle yemek lazımdı.
Gideros Koy’da imişler, aslında.
Birileri kış kış deyince buraya gelmişler.
Tabii işler biraz kesada girmiş, anlaşılan.
Memleketimin insanı, saftır, samimidir, temizdir,
Bir dokun,
Bin ah işit.
Cide’de insan acaba buraya,
Şener Şen gelmiş te
‘’Terkedildim, terkedildim demiş mi?

Ördek, ve sazlık.
Tabii ki
Tatlı su.
Ama buradakiler,
Resmen deniz ördeği olmuşlar,
Ve de çok mutlular.
Baktım şöyle dişilere,
Epey ikoncan var.
Sizi gidi perde ayaklılar.
Sizin perdeniz patlamış!

Gideros Koyuna bayıldım.
Hem manzara hem de ismi.
Demek ki hala böyle bakir yerler var,
Buradan tecavüzcü Coşkunculara duyurulur.
Tesisler ise amatörce ama samimi.
Hani bir ara reklam vardı,
Yiyiyoz, içiyoz, geziyoz…
Bu reklâmın en iyi çekileceği yer burası;
GİDEROS
Kastamonu Valiliği yazı yazmış Gideros’ta bina üzerinde,
Üzerinde Arapça yazılar bulunan,
Bu eser korunması gereken kültür varlığıdır, diye.
Ama
En kısa zamanda onarılması lazım ki
Hizmete açılsın.
İçimden dedim ki
Ah Ata’m, ah
Harf İnkılâbını yapmasa idin,
O Arapça yazıyı ne güzel okuyacaktım.
İşte icraatçı liderlerin kaderi.
Allah bizim için neler yarattı neler?
Aklımız alamaz iken bunları şöyle bir soru sorsa,
Ey kullarım memnun musunuz halinden?
Netice ne çıkar?
Bir kesim yüzde yüz doğru yapmıştır, derken,
Diğerleri ne yaptı ise hepsi yanlış der.
Benim kanaatim;
En nefret ettiğiniz kişi bile iyi bir şeyler yapmıştır, hayatta.
Ya da
Ulan bu adama Allah hiç mi yetenek vermez dediğiniz kişi;
Çok usta bir sinek avlayıcısı olabilir.
Bu Gideros Koyu var ya
70’lik delikanlıların ‘’kızım sayılır’’ dedikleri ile
Kızları ile dertleşip kafa çekme için mükemmel bir yer.
Bunu yapan ne anjiyo olur,
Ne de
Kalp ameliyatı.
En doğal çözüm;
Kızın ile vakit geçirmek.

Tam denize sıfır bir hamak,
Aman Allah’ım,
Uzanacaksın şöyle gözlerin kapalı,
Dalga seslerini dinlerken derin bir uykuya, rüyaya ve hülyalara dalacaksın.
Bartın’a bağlı Kurucaşile de 17 KM
Hanıma dedim ki
Hadi oraya da gidelim ama kabul etmedi.
Bir gerçek var ki
Hepimizi eşlerimiz yönetiyor.
Onlar ne dese o oluyor, gerisi hikâye.
O nedenle,
Ben sizin babanızım ben ne dersem o olur, mecazi.

Denizde bir beyaz ördek görüyoruz,
O an aklıma;
Şu dağlarda kar olsaydım misali, ördek olasım geliyor,
Hele şu sıralar insanların sinsiliğini hissettikçe.
Ben açıkça Fenerbahçe’liyim diyorum,
O diyemiyor.
Demediği gibi Galatasaraylı’yım diyor.
Maksat şirin görünmek,
Sana sempatik görünüp ağzından laf alıp ilgili yerlere iletmek.
Bir nevi muhbirlik yani.
Tanımadığın birine hadi diyorsun da
Ama bu kişi, yıllarını paylaştığın birisi ise
Yediğin içtiğin ayrı gitmeyen.
Biraz koyuyor, be insana.
Çünkü
Bunu yapana, insan denir mi?
Allah bu görevi;
Tilkilere vermiş,
Çakallara,
Sansarlara…
Size ne oluyor?
İnsana verilen görev;
Bebek gibi doğmak, saf ve temiz,
Bebek gibi ölmektir, saf ve temiz.
Hele bu işin içine, kutsal değerler karıştırılıp
Bireyler kullanılıyorsa,
Denecek bir şey kalmıyor;
Allah’a havale etmekten başka bir çare kalmıyor…
Peki çare ne?
Ben buyum demek Hakkı Bulut gibi
Ve bunu diyen herkese saygı duymak.

Denize sıfır incir ağacı altında,
Ayağı kırılmış bir sandalye duruyor.
Oturacaksın oraya,
Dyojen gibi
Sen burada nörüyon diyene;
Sana ne? Diyeceksin.
Son zamanlarda amma da meraklı tipler türedi, rahatsız verici.
Geçenlerde berbere gittim, olacağımız traş.
Adam soru üzerine soru soruyor,
Dedim ulan bu berber mi?
Sorgu elemanı mı?
Bir daha gidersem,
Bir dosya içine, tapu belgesi, araç ruhsatı, banka hesap numaraları…
Aman diyeceğim bana soru sorma, sadece traş yap.

Bir tavuk görüyorum, yumurtlayan.
Aklıma Serdar Ortaç geliyor, nedense.
Şu sıralar, kendi dalında en iyi yumurtlayan.

Kiralık sandal yazısı var, evin duvarında.
Kimse yok mu diyorum?
Kimse yok mu? Yetkilileri bile yok, valla.
Allah insanı kiralık katil yapmasın da
Ev,
Araba,
Sandal…
Her şey kiralık olabilir.
Bu arada Mustafa Sandal’ın Gülbenciğim ile söylediği şıkır, şıkır, çok hoş olmuş.

Çekilen fotoğraflara bakıyorum,
Epey göbeklenmişim, marul gibi
Artık benim de
Geniş bir çevrem var.
Neyse göbek;
Ne yandaş, ne de arkadaşa benzer.
Resmen öndaştır.

Geldik Rıfat Ilgaz’ın evine.
Çoğu yıldız maalesef ya ölüm döşeğinde,
Ya da
Öldükten sonra.
Rıfat Ilgaz’ın da hayatı epey çileli:
http://rifatilgaz.net/index.php?option=com_content&task=view&id=12&Itemid=29
Odasında her şey dikkatimi çekiyor ama
Eski radyo,
Pikap
Ve Tv’lerin hastayım.
Bu gün ben de kendime bir tane aldım.
Zeki Müren’den,
Her gece kederdeyim, durmadan içiyorum,
Sevda ektim gönlüme,
Yalnızlık biçiyorum eşliğinde,
Aksırıncaya kadar,
Tıksırıncaya kadar içeceğim.
Diyeceksiniz ki
Aman kardeşim, yapma etme,
Cennete gidemeyeceksin, sonra.
Allah’ım, sinsilerle bir araya koymada,
Ama
Yüce Mevla’ma boynum kıldan ince.

Neden radyolar?
Yüce Mevla’mın Kulları analog,
Kullarının yaptıkları ise
Başlangıçta analog şimdi ise
Sayısal çalışıyor.
Sayısal çalışmanın özü;
Mevlana’nın ya olduğun gibi ya da göründüğün gibi ol, şeklindedir.
Modülasyon, frekans, uyuşmaz, sinyal alınamazsa,
Kusura bakma kardeşim,
Ben senle görüşemem der, telsizler.
İnsanlar ise
Yüzüne güler,
Sırtından hançerler.

Rıfat Ilgaz’ın son şiiri;
Elim birine değsin,
Isıtayım üşüdüyse,
Boşa gitmesin, son sıcaklığım…
(19 Kasım 1991)
Bu muhteşem, çok derin şiir üzerine,
Bir şeyler yazmak,
Usta’ya saygısızlık olur,
Müsaadenizle…

Hoşgörü mizah ile başlar…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder