28 Eylül 2011 Çarşamba

Krka Merdiven Dayamak!

Hırvatistan(Eylül 1998)
Dediler ki
Geziye gelen var mı?
Ulan bizler ‘’Gesi Bağları’’nı dinlemiş bir milletin evlatlarıyız.
Gidilmez mi?
Gidelim dedik,
Ve Split’e ayak bastık.
Aradan o kadar zaman geçmesine rağmen,
Unutamadığım;
Kardeşim,
Bir ırkın hepsi mi?
Hülya Avşar olur.
Hatta
Hülya Avşar burada komplekse girer.
İnsan bir tane de çirkin görmek istiyor.
Güzelleri ile meşhur olanlar,
Venezüella güzelleri ama
Hırvatlar da Allah sahiplerine bağışlasın,
Ben güzele güzel demem,
Benim olmadıkça.
İkincisi;
En iyi tanıtım filmi yapan ülke.
Ne zaman CNN açsam karşımda ‘’Croatia’’
Bu kadar mı güzel bir tanıtım yapılır?
Mesajlar net.
Doğal güzellikler ise harika.
Üçüncüsü;
Gezdiğim doğal parkı unutamıyorum.
Krka.
Bir imkân olsa da gitsem.
Hani öbür tarafta Cennet’e gitme imkânı olmaz ise
Bari burada gitmiş olalım.
Split’te gündüz dolaştık ama
Çok bilinçli değildi, açıkçası.
Aklımda kalan;
Gece diskoya gittik.
Gece saat ikiye kadar,
Sanki ölü toprağı atılmış gibi idi
Tam bu esnada,
Tarkan çalmasın mı?
Aman Allah’ım,
Sanki disko yıkılıyor.
Yanımdaki arkadaş,
Biraz Tarkan’a gıcıktı.
Bu manzarayı görünce,
Fikrini yavaş yavaş değiştirmeye başladı.
Neden buranın kızları bu kadar güzel diye sordum.
Dediler ki
Deniz,
Balık,
Irkın fazla karışmaması, bunda dinin etkisi.
O zaman şöyle düşünmüştüm;
Bu kadar güzel bir ülke,
Bizim açımızdan neden pek rağbet görmüyor.
Şimdi görüyorum;
Acayip rağbet var.
Bu da beni çok mutlu etti.
Çünkü
Dalmaçya Kıyaları,
Belki de dünyanın en güzel kıyılarından biri.
Mutlaka görülmeli.
Karadan,
Havadan,
Denizden gezilmeli.
Split’i ilk kez,
Kış Olimpiyatları ile hatırlıyordum.
Ayak basınca şunu anladım;
İnsanları çok medeni.
Hırvatlar açıkgözlük yapmışlar,
Ne Sırplara,
Ne de Boşnaklara kıyıda yer bırakmışlar.
İnsan şöyle bir koy bırakır.
Ama tamamen kapatmışlar.
Split ise en gelişmiş, deniz kenarı kentlerinden.
Krka Doğal Parkı.
Split’in kuzey batısında.
Burayı unutamıyorum.
Benim şu ana kadar gördüğüm,
En güzel manzaralı yer idi.
Hani Cennet’ i görmedim ama
Burası olsa olsa
Dünyadaki Cennet köşelerden biridir.
Yeşil ve şelaleler…

Doğal Limanı
Serinleyen insanlar…
El değmemiş, bakir alanlar…
Tahta körüler…
Şelaleler..
Balıklar ne kadar şanslı.
Her şey doğal.
Suyun doğallığı
Adacık
Geldik Dubrovnik’e
Açıkçası o zamanlar bilinçli gezme alışkanlığım yoktu.
Bir de aradan çok zaman geçti.
Ama
Mimari yapısı hala aklımda.
Mesela
Bu köprüden geçişi çok net hatırlıyorum.
Tabii ki İstanbul Asma köprülerini hatırlattı, bana.
Şehir Meydanı.
Dönüşte Mostar’a uğradık.
O zamanlar bu halde idi.
Karşıya geçiş, geçici olarak yapılan asma köprüden yapılıyordu.
Önce burayı Türkiye yapacaktı tek başına.
Fakat sonra dediler ki
Bunu bir ülke yapmasın,
Müslüman bir ülke Müslüman bir ülkeye yardım gibi algılanır,
Birden fazla ülke katıldı, para katkısına.
Şimdi Mostar böyle.
Her yıl geleneksel yapılan, gençlerin köprüden atlayışına denk gelemedik ama
Konsolosluğumuzu çok net hatırlıyorum.
Bana da binalar bakımsız gelmişti.
Evlerin çoğunluğu restorasyona ihtiyaç vardı.
Mostar’da işlenen insanlık ayıbını asla unutmayalım.
Burası Doboj
Bir kere gittim.
Hayal meyal hatırlıyorum.
Bunları neden yazdım.
Gezeli çok oldu.
Bilinçte yoktu.
O zamanki koşullar savaş şartları idi.
Üstüne askerlikç
Ama bir daha gitmeyi Allah nasip ederse,
Bu iki yazıyı yan yana koyun,
Bakalım, ne kadar fark yaratmışım?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder