Ankaranın Bağları da,
Büklüm Büklüm Yolları,
Ne Zaman Sarhoş Oldun,
Kaldıramıyon Kolları...
Şu sıralar, Angara'da en meşhur türkü bu.
Angaralı Coşkun söylüyor,
Allah için bu çocukta gelecek var.
Ama Angara'da sadece bağlar yok,
Müzeler de var.
Bunlardan biri de MTA'ya ait,
Tabiat Tarihi Müzesi, 24 Mayıs 2011'de yeniden açıldı.
http://www.mta.gov.tr/v2.0/daire-baskanliklari/ttm/index.php
Şimdiye kadar emeği geçen herkesi tebrik etmek lazım.
Bir müze ancak bu kadar güzel olur.
Anlatılmaz, gezmek lazım.
En dikkat çekici bölümü;
Dinazorlar...
Yani Angara'nın sadece bağları değil, dinazorları da meşhur.
Peki,
Şimdi dinazor var mı?
Kim yok etti?
Dinazorlaşan insanlar olmasın?
Peki,
Bu dinazorlaşmada en çok hangi dalda yoğunlaşıyor?
Şimdi buraya yazsam,
Bu yazı da kaldırılır, maalesef...
''Düşünen, araştıran ve eleştiren bireylerin yetişmesi için kendi bünyesinde Türkiye'deki ilk Tabiat Tarihi müzesini kuran Bugünkü ismiyle Maden Tetkik Arama Genel Müdürlüğü, 1935 yılında Ulu Önder Atatürk'ün direktifleri ile Maden Tetkik Arama Enstitüsü adıyla kurulmuştur.''
Hangi taşı kaldırsan altından Atatürk çıkıyor.
Nereye gitsen, Amasra hariç karşına Atatürk çıkıyor.
Ah Ata'm, biraz daha yaşasa idin, kimbilir daha neler yapacaktın?
''Tabiat Tarihi Müzesi, MTA Genel Müdürlüğü bünyesinde 7 Şubat 1968 tarihinde açılmıştır.''
Müze kapsamında 100.000’den fazla örneğin envanter kayıtları yapılmış, mevcut koleksiyonlar yerli ve yabancı uzmanların bilimsel çalışmalarına olanak tanımak üzere bilim dünyasının hizmetine sunulmuştur.
Benim en çok hoşuma;
Terazi gitti.
Çıkıyorsun tepesine, dünyadaki ağırlığın ile başka gezegenlerde olsa idin,
Kaç kilo olurdun?
En hafifi; Satürn.
Buna Satürn diyeti de diyebiliriz.
Ne kadar obez varsa,
Çıkaracaksın tepesine,
Bak moralleri nasıl geliyor, yerine?
İkinci önemli şey;
Ay'dan gelen, taş.
Taş yerinde ağırdır, ama gelmiş bir kere.
Sürekli yüzümüze gülen, Amerikalı Dostlarımız göndermiş.
Nixon, Orhan Gencebay gibi;
Barış için, Kardeşlik için, Dostluk için Batsın bu dünya türü şeyler karalamış.
Watergate skandalı patlamadan önce.
Körler bile düşünülmüş müzede.
Ki sözde gören insanlar görmez iken
Gözleri görmeyen kardeşlerimiz görenlerden çok daha görmeleri ne kadar ilginç değil mi?
Zaten be nedenle gören insanların oluşturduğu kabineye;
Bakanlar Kurulu,
Ama kardeşlerimizin oluşturduğu kabineye ise
Görenler Kurulu deniyor.
''Yerküre’nin milyonlarca yıldan günümüze kadar geçirdiği değişimler ve dönüşümlerin “canlılar” dünyası üzerindeki etkilerini ele alan, bu değişimlerle ilişkili olarak organizmaların geçmişten günümüze kadar uzanan uzun yolda birbirleriyle olan soy ilişkilerini inceleyen, tüm organizmaların başlangıçta bir hücreli olduğunu, ilkel ortak bir atadan dallanarak çeşitlendiğini ve birbirleriyle yakın veya uzak soy ilişkilerine ve genlere sahip olduğunu savunan ve günümüzde genetik bilimindeki gelişmelerle de desteklenen “Evrim Kuramı”, Doğa Bilimlerinin ve Paleontolojinin temelini oluşturmaktadır.''
''İnsanlık tarihi boyunca değişik kültürler, insanın, diğer canlıların ve evreninin kökenini çeşitli şekillerde açıklamaya çalışmış bu çaba da pek çok farklı yaratılış mitine yol açmıştır. Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslam'da canlıların ortaya çıkışı bir yaratıcının tüm evreni yoktan (Latince: ex nihilo) var etmesiyle açıklanır''
Darwin'in bu teorisi 3 ana temel üzerine oturmuştur:
Bir canlı popülasyonunda çeşitli karakteristikler mevcuttur ve bu değişken karakteristikler popülasyondaki bireyler tarafından yeni doğanlara aktarılır.
Canlılar ölenlerin yerine geçecek sayıdan daha fazla yavrularlar.
Ortalamada popülasyon rakamları genelde sabit kalır, hiçbir popülasyon sonsuza kadar büyüme göstermez.
''İkinci katta; Mineraloji-Petrografi Bölümü'nde yaklaşık 2000 adet mineral ve kayaç örneği, süstaşları sergilenmektedir. Ayrıca madenciliğin beşiği olarak bilinen Anadolu'dan 150'yi aşkın örneğin bulunduğu Madencilik Tarihi Bölümü ve kafeterya bu bölümde yer almaktadır.''
Malumunuz son zamanlarda,
O taş buna iyi gelir,
Bu taş buna iyi gelir hikayeleri çok yaygın ya
Bu konuda bilim adamı olmadığım için bi şey demeyeceğim ama
Bu işlerle uğraşanların, T.A.Ş. şirketleri iyi para kazandığı kesin.
''Tabiat Tarihi Müzesi'nde 1967 yılından günümüze kadar Türkiye'nin çeşitli yerlerinden derlenmiş olan yaklaşık 100 000 adet makro ve mikro omurgasız, 10 000 omurgalı ve 3000 bitki örneği yeni müze binasında yeniden düzenlenen paleontoloji arşivinde uluslararası standartta ve titizlikle saklanmaktadır. Bunlardan 2000 adet örnek teşhir salonlarında sergilenmektedir.''
Orana bakacak olursak, Yüzbin Omurgasız, On bin Omurgalı var.
İşte bu oran bile,
Neden Omurgasızlar, Omurgalılara göre daha fazla bilimsel bir şekilde açıklıyor?
''Diorama (Türkiye'nin hayvan ve bitkilerine ait güncel örneklerin canlandırma vitrinleri ile sergilendiği bölüm)' lara ait vitrinler bulunmaktadır''
Burada, benim en çok dikkatimi çeken;
Yalıçapkını kuşudur.
Bu kuşu dikkatle izleyen;
Youtube'e düşmez.
''Müzemizin yeni binasının giriş katında çok sınırlı da olsa Güneş ve Güneş Sistemi'ndeki gezegenlerin orantılı olarak küçültülmüş modelleri ve içinde bulunduğumuz Samanyolu Galaksisi, bir gökyüzü paneliyle izleyicilere sunulmuştur.''
Samanyolu deyince valla benim aklıma;
Halime'yi samanlıkta bastılar, türküsü geliyor, nedense.
En son Samanyolu ismi, Gölbaşı-Konya Yolu,ndaki Büyükşehir Degisner Outlet'e verildi.
Demek ki buradan geliyor, manası.
''Jeoloji Bilimi'nin mineralleri inceleyen alt bilim dalına Mineraloji, kayaçları inceleyen alt bilim dalına ise Petrografi denir.Doğada 3.500 adet mineral bilinmekte, kullanılmayan isimler ve değişik adlamalarla toplam 15.000 adet mineral ismi vardır. Gerçek bir mineral hiçbir canlının etkisi olmadan gelişim göstermelidir. Bu da inorganik oluşum diye adlandırılır. Örneğin kehribar (amber), milyonlarca yıl önce kozalaklı ağaçların ürettiği fosil reçine olarak günümüze geldiği için mineral olma özelliğinden yoksundur.''
Valla benim tek anladığım mineral;
Beypazarı Sodası.
Her gün içmezsem rahat etmiyorum.
''Madenin bilinçli olarak alet ve silah yapımında kullanılması insanın en önemli buluşlarından birisidir.''
Keşke bu buluş hiç mi bulunmasa idi?
Yani diyeceğim;
Ankara'nın sadece bağları değil,
Dinazorları da meşhur.
Haydi haydi MTA'ya.
Ama girişler, Eskişehir Yolu'ndan değil,
Öğretmenler Caddesi'nden.
http://www.mta.gov.tr/v2.0/daire-baskanliklari/ttm/index.php?id=iletisim
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder